Kurân "Mübiyn"dir; Apaçık Değildir- III


Daha önce farklı zamanlarda 1 ve 2 diye numaralandırdığım mevzuya, hiç hesapta yokken tamamlayıcı mahiyette bir kardeş daha geldi. Dünden beri, militan ateist sayfadaki bir takipçi samimiyetine güvenmeye sebep olan saygılı bir üslup ile sual ediyor. Suali şudur: >>Missavior I'am << """Sn. Semazen dünyaya gelen her insanın ama bin yıl önce ama bin yıl sonra yaşasın, kuranı anlayıp cennet veya cehenneme hazırlanması için yaklaşık 70 yıllık ömrü olduğunu farzedersek, bu kadar kısa sürede, dünya imtihanının başarıyla geçilebilmesi için aklen sıhatli yani mükellef sayılan insanlar için kuran dilinin anlaşılır olması zaruridir. yoksa kuran'ın tebliğ hükmü vasıfsız kalır. Kuran'ın anlaşılamama, insan idraki üstünde olma lüksü yoktur, bu indirilme amacına aykırıdır. Ortalama insan zekasına hitap etmek zorundadır bu amaçla indirilmiştir. Doğru muyuz?'''''''

Cevabımız...

Evet haklısınız! Kurân ve dili elbette ANLAŞILIR... Her şeyden önce dili Arapça olan bir kavme Arapça olarak indirilmiş. Ancak, devrinde bile farklılığı hissedilen bir Arapça ile... Hissedilen farklılığı o devirden bu devire inceleyen başlığa ÎCÂZ-ı Kurân diyoruz. Veciz sözcüğü bu kökten geliyor. Bir de İ'câz var; mucizenin kendisinden türediği... Bu da Kurân'ın bir başka ve sonsuz işlem boyutu...

Zihinler şundan karışıyor. Kurân'daki Arapçanın ana dili Arapça olan herkes tarafından çok net biçimde anlaşılması, geriye anlaşılmaz hiçbir şeyin kalmaması gerektiği sanılıyor. Halbuki, vaziyet ne inzal olduğu devir için ne de şimdi için öyle değil; olmadı; olamaz. Neden?? Çünkü, Kurân sadece dinden bahsetmiyor. İnsan aklının uzanabileceği ve araştırabileceği her şeyden bahsediyor. Her şeyden bahsedebilmeniz için iki yol vardır: 1) Gökten, bir kitap değil 100 bin ciltlik bir kütüphane indirmek... 2) 100 bin ciltlik bilgiyi 1 kitaba (mushaf) 6236'a âyete sıkıştırmak, ziplemek... İşte, bu açıdan Kurân beşer üstüdür ve benzeri oluşturulamaz. Bu zipleme işi beşer takat ve imkanlarını aşan ilahi bir şifreleme sistemiyle gerçekleşmiştir. O şifreleme, en yüzeyde ÎCAZ olarak, alt katmanlara doğru sondajla açığa çıkacak şekilde İ'CAZ olarak tecelli etmiştir. Dikkat lütfen; ben ezberden konuşmuyorum. Bunu bizzat yaşıyorum; tecrübe ediyorum; görüyor ve biliyorum. Çözdüğüm ve fakat kaleme almadığım Kurân şifreleri karşısında inançsız ya da farklı inançlara mensup insanlar için şu 3 seçenekten başka çıkış yolu yoktur: 1) Evet, Allah bir ve Kurân onun mesajı demek... 2) Evet, bunu ne 14 asır önce ne şimdi ne de gelecekte insanoğlu yazamaz. Şu halde UZAYLILAR var ve onlar yazdı demek. 3) Mucize diye bir şey varsa budur ancak görmemezlikten gelmek içimdeki şeytanın arzusu... Üç maymunu oynayacağım.

Şimdi, şu HERKESİN ANLAMASI meselesine geri dönelim. Herkesin anlayabileceği kısım hangi kısımdır. Onu size ben anlatmayacağım. Size bunu şu rivayet anlatacak: https://sorularlaislamiyet.com/peygamber-efendimizin-bir...

Görüldüğü üzere bu en alt seviye... Ortalama zekânın da altı... İlimler açısından değil de TEKÂMÜL açısından en yukarıda hangi seviye var?? İşte oraya TASAVVUF bakıyor. Mesela, Yunus Emre CENNET için diyor ki "İsteyene ver onları; bana seni gerek seni!" Bir başkası diyor ki SÜNNETULLAH'a uygun düşseydi, HAKK katındaki yetkinliğimi cehennemi söndürmek için kullanırdım... (Mealen aktardım. Bunlar, ayrıca tartışmalı mevzulardır... Teşbih maksadıyla zikredilmiştir. Teşbihte hata olmaz.)

Peki, anlayabilmek için o bedeviden daha fazlası olmanın yeteceği diğer seviye nedir?! İşte, o seviyede hukuk, iktisat, ibadet, muamelat, ahlak var... Kureyş'de anayasa hukukundan, medeni hukuktan anlayan insanlar yoktu...(!!) Bunları, onlara anlatmak/öğretmek gerekiyordu.

Demek ki, bazı insanlar ve kavimler için o bedevi gibi cennetin cehennemin bulunduğunu bilmek, cennete arzu duymak, cehennemden korkmak yetiyor ve onun/onlar için havuç ile sopa arasında bir DİN YAŞAMAK yeterli oluyor. Bazısı ise, dinler tarihi boyunca diğer peygamberler ve en sonunda Kurân ile zikredilen cennetin, cehennemin, arşın, kürsinin, levhi mahfuzun fiziğini, meleklerin, cinlerin biyolojisini bilmeyi arzu ediyor. Böyle olunca, bütün bu sırlar 6236 âyete sıkıştırılınca ŞİFRELER ve şifrelemek Kurân'ın tabiatı haline geliyor. Bu münasebetle, daha önce başlık atarak yazdığım bir şey vardır. Evet, Kurân MÜBİYN'dir. Fakat, APAÇIK değildir. Yani, mübiyn bildiğiniz anlamda apaçık demek değildir. Çünkü, APAÇIK'da geriye gizli/saklı/şifreli hiçbir şey kalmaz. Kurân'da ise MÜBİYN çerçevede bir şeyler alır/anlar/öğrenirsiniz ama geriye ÇOK sözcüğünün yetmeyeceği kadar çok şey kalır.

Şuraya kadar mevzuyu izah edebildiğimi, geriye de bir şey bırakmadığımı düşünüyorum. Son olarak, söyleyebileceğim şey MÜBİYN konusunda özel ve tamamlanmış bir araştırmam bulunduğudur. Günü geldiğinde, kaleme aldığımda İslam tarihinde ve İslam dünyasında BİR İLK OLARAK insanlık lisanı arabiyyin mübiyn ile Kurân-ı Mübiyn'in tam olarak ne anlama geldiğini görmüş olacak. İnşaALLAH!

Bülend Sungur
10 Şubat 2017

Reply · Report Post