HurAyse

Ayşe Hür · @HurAyse

31st Jul 2016 from TwitLonger

Kuleli Askeri Lisesi'nin binası olan Kuleli Süvari Kışlası'nın tarihçesi



Not: Bu yazıyı yıllar önce bir kitap için yazmıştım. Ama kitap nedense hala yayımlanmadı. Yazıyı neredeyse unutmuştum. Okulun kapatılması söz konusu olunca sizlerle paylaşmak istedim.

Bizans döneminde Kuleli Manastırı

Bugün sanıldığı gibi, bina adını semte vermemiştir, aksine adını kurulduğu yerde bulunan ‘Kuleli Bahçesi’nden (ya da Kule Bahçesi’nden) almıştır. Bu bahçenin de adını, Bizans zamanında burada bulunan ‘Kuleli Manastır’dan aldığı sanılır. Manastırın yeri, I. (Fatih) Mehmed’in Konstantinopolis’i fethinden (29 Mayıs 1453) sonra bir süre Yeniçeri kışlası olarak, II. Bayezid ve I. (Yavuz) Selim dönemlerinde (1481-1512 arası) sebze ve çiçek bahçesi (bostan) olarak kullanılmış, I. (Kanuni) Süleyman (1520-1566) döneminde bahçeye bir kaç katlı süslü bir kasır inşa edilmişti. Muhtemelen bu kasırın, Bizans manastırından miras bir de kulesi vardı. ‘Kule Bahçesi’, devlete yeni bir çehre kazandırmayı amaçlayan Batılılaşma ve modernleşme hamlelerini gözden kaçırmak isteyenlerin ‘Lale Devri’ diye adlandırdığı III. Ahmed döneminde (1703–1730) padişahın ‘has’ arazisi idi.

Krikor Balyan’ın eseri

Bir başka modernleşmeci padişah II. Mahmud, devletin başındaki en büyük belalardan biri olarak gördüğü Yeniçeri Ocağı’nı lağvettikten (1826) sonra onun yerine kurduğu Asâkir-i Mansure-i Muhammediye adlı yeni orduya bağlı 1. Süvari Alayı yerleştirmek için bir kışla inşa ettirmeyi düşündüğünde aklına Kuleli Bahçesi geldi ve 1828 yılında, bahçenin yakınındaki Nikola ve Atanaş adlı iki Rum bahçıvana ait arsaları da satın alınarak yaratılan geniş alanda, Ermeni mimar Krikor Balyan’a bir kışla binası inşa ettirdi. Bina bundan böyle Kuleli Süvari Kışlası adıyla anılmaya başladı.

19. yüzyıl Osmanlı mimarlığının en önemli şahsiyetlerini yetiştiren Balyan Ailesi’nin hassa (saray) mimarı olan ilk kuşak üyelerinden Krikor Balyan (aynı zamanda Balyan soyadını taşıyan ilk üyeydi) II. Mahmud’un kişisel dostu olduğu için sarayda etkindi ve bu vesileyle Ermeni cemaatinin işleriyle de ilgilenirdi. Krikor Balyan’ın III. Selim’in son yılında (1807) başladığı mimarlık hayatı öldüğü 1831 yılına kadar sürmüş, bu dönemde 6 saray, 4 kasır, 6 kışla, 1 cami, 2 kilise, 2 büyük bent ve 2 idare binası inşa etmişti.

Allom’un gravürü

Bazı kaynaklarda Krikor Balyan’ın inşa ettiği binanın ahşap ve tek katlı olduğu yazar. Halbuki ünlü gravür sanatçısı Thomas Allom’un 1837’de yaptığı ünlü gravürde Kuleli Kışlası’nın üç katlı (ve muhtemelen kâ(r)gir) olduğu görülür. Bu gravürde kışlanın kuleleri vardı. 1854 yılında çizilmiş iki gravürde ise kışla, iki katlı ve kulesiz olarak görülür. Yani, orijinal binanın kaç katlı olduğu, ahşap mı kâ(r)gir mi olduğu ve kulelerinin olup olmadığı, kulelerin ne zaman eklendiği hala tartışmalıdır.

Kuleli Süvari Kışlası, 1837-1842 arasında, o yıllarda büyük can kaybına neden olan veba salgını sırasında Süvari Asâkir-i Hassa-i Şâhâne mensupları için Tahaffuzhane (karantina binası) olarak tahsis edildi. 1842’de onarım için boşaltıldı ama onarımın başladığı 1844’te yandı, 1845-1847 arasında bu sefer iki katlı ve yarı ahşap, yarı kâ(r)gir olarak tekrar inşa edildi. Yanına bir de hastane binası eklendi. Hastane ve kışla 1850’de Balkan göçmenlerine, 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında Müttefik (İngiliz, Fransız) süvarilerine, daha sonra İngilizlerin ölülerine ve Rus esirlerine ev sahipliği yaptı. 1856’da bu askerler binayı terk ederken denize bakan tarafa büyük hasar veren bir yangın çıkardılar. Kuleli Kışlası’nın adını tarihe geçiren bir başka olay, 1859’da Abdülmecid’i tahttan indirmek isteyen bir grubun (içlerinde Süleymaniyeli Şeyh Ahmed gibi dini şahsiyetler, Ferik Çerkez Hüseyin Daim Paşa, Caferdem Paşa, Hasan Paşa gibi askeriye mensupları, Tophane katiplerinden Arif Bey kalemiye mensupları vardı) ihtilal girişimiydi. İhtilalcilerin Kuleli Kışlası’nda hapsedilmesi ve yargılanmasından dolayı olay tarihe Kuleli Vak’ası (Olayı) diye geçti.

Garabet Amira Balyan’ın binası

Abmüdmecit’in halefi Abdülaziz döneminde (1861–1876) kışla adeta yeniden inşa edildi ve ortaya bugünkü bina çıktı. (Kulelerin bu dönemde yapılıp yapılmadığı hala net değil.) Bu işle görevlendirilen mimar, 1845’teki inşaatın mimarı Krikor Balyan’ın oğlu Garabet Amira Balyan idi. Balyan ailesinin kilit üyesi olan Garabet Amira Balyan, bir önceki kuşak mimarlardan (dolayısıyla babasından da) gerek tarz, gerekse hedefleri açısından ayrılıyordu. Babası gibi hassa mimarı olan Garabet Balyan’ın ilk çalışması Yedikule’deki Ermeni Hastanesi’ydi. Mimarlık tarihine ‘Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı’ olarak geçti, 30 yıllık meslek hayatında 7 saray, 4 fabrika, 1 kışla, 1 cami, 2 hastane, 3 okul, 2 su bendi, 1 türbe-sebil, 7 kilise ve birçok konut tasarlayıp inşa etti.

Garabet Amira Balyan’ın yaptığı, duvarları kârgir, iç bölümleri ile tavan ve tabanları ahşap Ampir tarzındaki Kuleli Kışlası’nın Boğaz’a bakan kısmı üç, arka tarafı ise iki kattı. Dikdörtgen planlı yapının avlusuna kemerli bir alt kapıdan giriliyordu. İki köşede bulunan beşer katlı kuleler ve cephenin ortasındaki teraslı Hünkar Kasrı, yapının en özgün mimari özelliklerini oluşturuyordu. Binanın Şeref Kapısı üzerindeki Abdülaziz’in tuğrası ve ta’lik kitabesi Abdülfettah Efendi tarafından yazılmıştı. Ebced hesabıyla tarih düşülen kıta ise Keçecizade Fuad Paşa’ya aitti. Paşa, kışlanın arkasında, hazinesi büyük, dört tarafı kurnalı büyük ve güzel bir de çeşme yaptırmıştı Günümüze kadar gelmemiş olan bu çeşmenin yerinde, bugün mutfak ve dershaneler bulunmakta.

Hastaneye dönüşmesi

Bina, 1870 tarihli belgeden anladığımıza göre geniş bir tamirata uğradı, 1872’de Maçka Kışlası’nda faaliyet gösteren Mekteb-i İdadî-i Şâhâne’ye (kısaca Harbiye İdadîsi) ve Tıbbiye İdadîsi’ne ev sahipliği yaptı. 1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (halk arasındaki adıyla ‘93 Harbi’) Kuleli Kışlası’nın yeniden hastahaneye dönüştürülmesi üzerine her iki idadî (= ortaokul ile lise arasındaki hazırlık okulu), Pangaltı’daki Mekteb-i Harbiye (şimdiki Askerî Müze) binasına taşınmış, savaşın sona ermesinden bir yıl sonra okul, tekrar Kuleli Kışlası’na döndü.
II. Meşrutiyet’in ilânı (1908), II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ile sonuçlanan 31 Mart Olayı (1909) sırasında Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin olaylara katılmadığı anlaşılır.
1910-1912 arasında Binbaşı Vehip Bey’in okul komutanlığı sırasında, dönemin parası ile bir milyon lira sarf edilerek iki kule ile kuzeydeki bina ilave edildiği söyleniyorsa da bunu destekleyen bir belge ve fotoğrafa rastlanmamıştır.

Ermeni yetimhanesi olması

1912-1913 Balkan Savaşları sırasında Kuleli Kışlası, yeniden hastahaneye dönüştürüldü, Kuleli İdadîsi öğrencilerinin bir bölümü Âdile Sultan Sarayı’na (bugün Kandilli Kız Lisesi), bir bölümü de Beylerbeyi Sarayı yanındaki (bugün Deniz Eğitim Komutanlığı ve Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü) binaya taşındı. Savaşın ardından Askerî İdadî, kışlada yeniden öğretime başladı.

Kışla, Birinci Dünya Savaşı (1914–1918) sonunda imzalan Mondros Mütarekesi uyarınca, 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal eden İtilâf Güçleri tarafından o yılın Temmuz ayında İngiliz Donanması için, depo ve transit ambarı olarak kullanılmak üzere tahsis edildi. İngilizler de kışlayı, 23 Temmuz 1920 günü, ‘Ermeni Eytam Okulu’ olarak Ermeni Patrikhanesi’nin emrine verdi. Bu durum, ‘Türk milliyetçileri’ arasında infiale yol açmış, bazı gruplar okulun önünde gösteri yapmışlardı.

Binden fazla Ermeni yetimine ev sahipliği yapan bina, Ankara’nın orduları 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdikten yaklaşık bir ay sonra Ermeni Patrikhanesi’nden geri alındı ve tekrar okul olaak faaliyete geçti. Burada bulunan 125 yetim ise Karagözyan Yetimhanesi'ne aktarıldı.

Kuleli'nin Cumhuriyet tarihindeki serüvenini araştırmak da sizlere kaldı...

Ayşe Hür

Özet Kaynakça: M. Celalettin Atasoy, Kandilli Tarihi, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları,1982; M. Tanju Akad, “Kuleli Olayı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak yayını, 1994, 5. Cilt, s. 118; Kenan Sayacı-Mehmet Yenen, “Kuleli Askeri Lisesi”, aynı yerde, s. 115-117; Zekeriya Türkmen, Kuleli Askeri Lisesi Tarihi, Kuleli Askeri Lisesi Matbaası, 1994; İsrafil Kurtcebe, Feridun Yıldız, Kuleli Askeri Lisesi Tarihi, Kuleli Askeri Lisesi Matbaası, 1985Yavuz Selim Karakışla, “Savaş Yetimleri ve Kimsesiz Çocuklar: Ermeni mi, Türk mü?”, Toplumsal Tarih, S. 69, Eylül 1999, s.46-49.

Reply · Report Post