ÇaÄŸdaÅŸ Kadızadeli Vaiz Kumpanyasına Dair @ihsansenocak





(Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK)


Yakın GeçmiÅŸte Star Açık GörüÅŸ’te yayımlanan, “Vaiz ve Cemaat Vesayetine de Hayır!” baÅŸlıklı yazımı, “Anadolu topraklarında narenciye ve hububattan daha çok Celali, Babai isyancısının yetiÅŸmesi ve bu isyancıların çok kere Åžeyh, Hacı, Hoca gibi namlarla temayüz etmesi, akl-ı selim ve saÄŸduyu sahibi herkesin üzerinde durup düÅŸünmesi gereken çok önemli bir meseledir. Vesayet bu ülkenin ve milletin kaderi olmasa gerektir. Tek Parti vesayeti biter, Asker vesayeti baÅŸlar; bu vesayet biter bitmez sözüm ona “Vaiz” ve “Cemaat” vesayeti baÅŸlar. Bu son olsun; artık yeter!” ifadeleriyle bitirmiÅŸtim.
Ne var ki son günlerde, XVII. yüzyıl Osmanlı toplumunda “Kadızadeliler” diye anılan vaizler çetesinin rolüne soyunmuÅŸ görünen ve kendisini dinî muhafız alayının baÅŸçavuÅŸu gibi gören yeni yetme bir vaizin Kıssaların Dili adlı çalışmamızdan hareketle bizim bazı görüÅŸlerimizi kendine ve ilk dönem Hariciler fırkasının “Lâ hükme illa lillah” ayetini sloganlaÅŸtırmasını anımsatan “Hüküm” adlı pespaye dergisine sermaye yapmasından anlaşılıyor ki bu memleketin külhanbeyi üslubuyla vaiz yetiÅŸtirmesi maalesef son bulmuyor, bulmayacak. Anlaşılan, Kadızadeli yobazlığı her daim din-iman adına huzur bozup rahatsızlık yaratacak.
Kadızadelilik, “Hz. Peygamber’in anne-babası kâfir deÄŸildir; Hızır ölmemiÅŸtir; aklî ve felsefi ilimler tahsil edilebilir; kahve ve tütün mamulleri içilebilir” ÅŸeklinde görüÅŸ beyan edenleri çok ağır bir dille eleÅŸtiren, kimi zaman da tekfir eden bir yobazlık tarzı olarak tarihe geçmiÅŸtir. Bu yobaz vaizler kumpanyasının alamet-i farikalarından biri camilerdeki kürsülerden halkı tahrik etmek ve aynı zamanda saraya nüfuz ederek devletin gücüne yaslanıp kendileri gibi düÅŸünmeyen insanlara nizam vermeyi marifet bilmektir.
1656’da hamilerinin çoÄŸunun katledildiÄŸi Çınar Vakası’nı (Vak’a-yı Vakvakiyye) müteakiben devlet katındaki nüfuzları azalan bu yobaz vaizler çetesi Sadrazam BoynueÄŸri Mehmed PaÅŸa’nın tayin iÅŸlerinde vaizlere akıl danışmaya karşı çıkıp tayinleri bizzat kendisi yapmaya baÅŸlamasından dolayı Venedik donanmasının Çanakkale BoÄŸazı’nı abluka altına almasını fırsat bilmiÅŸ ve bu durumu zulmün, rüÅŸvetin artmasından, bidatlerin çoÄŸalmasından, vezirle müftünün tarikat ehlini himayesinden kaynaklandığı gibi sebeplere baÄŸlayarak halkı kışkırtmaya koyulmuÅŸtur.
Yine bu çete Köprülü Mehmed PaÅŸa’nın sadrazamlığı sırasında bir araya toplanarak Ä°stanbul’daki tüm tekkeleri yıkmaya, rastladıkları derviÅŸlere “tecdîd-i îman” teklif edip kabul etmeyenleri öldürmeye, hep birlikte padiÅŸaha gidip bidatleri kaldırmak için izin istemeye, selâtin camilerinde tek minare kalacak ÅŸekilde diÄŸer minareleri yıkmaya karar vermiÅŸtir.
Ä°hsan Åženocak isimli vaiz ve ekürisinin dil, üslup ve söylem tarzının IV. Murad devrindekiki Kadızadelilerden pek farklı olmadığı izahtan varestedir. Kaldı ki bu zatın mail adresinin “kadızade” olması hiç tesadüf olmasa gerektir. Mesele bu vaizin kimliÄŸinden ve kimlere benzediÄŸinden ziyade, memleketin biteviye Kadızadeli yetiÅŸmesine çok müsait bir münbit toprak iÅŸlevi görmesidir.
Kırk seneden beridir vaaz veren meÅŸhur “aÄŸlak vaiz”in bu ülkeye maliyetinin ne kadar ağır olduÄŸu henüz idrak edilmiÅŸken, ÅŸimdilerde bir yenisine yol verilmesi ve hemen her platformda “ali kıran baÅŸ kesen” üslubuyla konuÅŸması için sırtının sıvazlanıp adeta, “Yürü be koçum, kim tutar seni” denilmesi ve hepsinden öte nüfuzlu mahfillerce himaye ve teÅŸcii edilmesi gösteriyor ki bu memleket “paralelsiz” yapamıyor; belki de alışkanlık sebebiyle hep yeni bir “paralel” üretmek istiyor. Bu yüzden de eski paralelin ruhsatını iptal edip bir yenisine izin ve yol veriyor.
Gerek malum paralel yapının, gerek bu yeni vaiz kumpanyasının bariz alametlerinden biri, kendi iÅŸlerini avukata havale edip baÅŸkalarının iÅŸleriyle iÅŸtigal etmektir. Nitekim Gülenci paralel yapı mensuplarının zahirde Allah, din, iman, ahlak, edep derken, batında asıl iÅŸ ve meslek olarak milletin yatak odalarını dikizlemek ve yeri/zamanı geldiÄŸinde gizli görüntü kayıtlarını ÅŸantaj malzemesi olarak kullanmak gibi iÄŸrenç iÅŸlerle iÅŸtigal ettikleri artık herkesin malumudur. Åžimdiki yeni yetme vaiz ile Mustafa Özcan ve sair ekürisi ise gerek sözde vaazlarında, gerek Hüküm adlı pespaye dergilerindeki yazılarında sahih dinî düÅŸünceye aykırılık gerekçesiyle sürekli olarak bana ve diÄŸer bazı kiÅŸilere “oryantalist, küfür cephesinin müseccel yobazları” gibi ifadelerle tahkir ve tezyif iÅŸiyle meÅŸguller. Kısaca, bu ekibin iÅŸi gücü, kendilerini “Allah’ın yeryüzü temsilcileri” gibi görüp dinî alanda farklı düÅŸünen insanlara son derece galiz ve sakil bir üslupla hakaret etmekten ibarettir.
Biz kendi iÅŸimizle iÅŸtigal ederken, bu ekibin bize ait birtakım fikir ve görüÅŸleri kendilerine sermaye edinip dillerine dolaması ve dinî tebliÄŸ adına terbiyesizlik yapmasının muhtemel sebeplerinden biri, kendilerinin Allah tarafından yetkilendirildiklerine ve bu yüzden herkese ayar vermeyi kendilerine vazife bildiklerine inanmalarıdır; ancak bu ihtimal oldukça zayıftır. Bize göre asıl sebep, dinî düÅŸünce çizgisinden hiç hazzetmedikleri kiÅŸilerin memleket sathında görünür olması ve halk katında az çok bir ilgiyle karşılanmasıdır ki bu durum söz konusu vaiz ve çevresinde ciddi hazımsızlık ve rahatsızlığa yol açmaktadır.
Bu yüzden de galip ihtimalle, “Hâl-i hazırın Türkiye’sinde mazhar olduÄŸumuz büyük destek ve himayeden dolayı en fazla bizim sesimizin duyulması, bizim savunduÄŸumuz anlayışın mutlak hâkim olması gerekirken, bu adam niçin ulusal televizyon kanallarında sürekli olarak boy gösteriyor; buna kim izin veriyor veya niçin susturulmuyor” diye düÅŸünüp kızmakta ve saldırganlaÅŸmaktalar. Bizimle ilgili karalama kampanyalarında “Tv 24’ün profu” gibi bir kayıt düÅŸülmesinin, kendileri gibi bir dinî anlayışa sahip olduÄŸunu düÅŸündükleri etkili ve yetkili mercilere “Bu adamı artık susturun” mesajı vermeye yönelik olduÄŸu kuÅŸkusuzdur.
Åžundan eminim ki ÅŸayet ellerinde imkân olsa bu çaÄŸdaÅŸ Kadızadeli kumpanyası memlekette kendileri gibi düÅŸünmeyen, kendileri gibi fikretmeyen herkesi susturmak, gerektiÄŸinde onları bertaraf etmek için ÅŸiddete baÅŸvurmaktan kaçınmaz. Bunlar bir yandan hasım ve muhalif gördüklerini bertaraf etmenin yollarını ararken, öbür yandan da Ä°slam medeniyeti gibi fiyakalı söylemler üretmeyi sürdürürler.
Belli ki bunların medeniyetten anladığı ÅŸey, kendi anlayışını mutlak hâkim kılma ya da herkesi kendi inandıklarını kabule zorlama idealinden ibarettir. Zira Abbasi ve Osmanlı tecrübelerine atfı nazar edildiÄŸinde görülecektir ki Ä°slam medeniyeti denen miras Kadızadeli vaiz üslubuyla ahkâm kesmekle oluÅŸmamıştır.
Böyle bir üsluptan hâsıl olacak tek ÅŸey, Åženocak vakasında ÅŸahit olduÄŸumuz gibi, alabildiÄŸine ham, kaba bir yobazlık ve sahih din adına küfürbazlık ve tekfir söylemidir ki bu da aslında Sünnîlik postuna büründürülmüÅŸ Haricilikten pek farklı bir ÅŸey deÄŸildir. Bu kumpanya tarafından yayımlanan dergiye “Hüküm” isminin konulması Sünnî görünümlü HariciliÄŸi ima eden bir göstergedir.
BilindiÄŸi gibi, ilk dönem Hariciler, “Peygamberinizin emanetini koruyun” diyerekten gayr-i Müslimlere gayet toleranslı davranıp onları himaye ederken, Abdullah b. Habbab b. Eret gibi bir seçkin sahabiyi yok yere hunharca katledebilmiÅŸlerdir. Yine bu Hariciler kendileriyle aynı safta yer alamayan herkesi düÅŸman ve kâfir kabul etmiÅŸ, buna baÄŸlı olarak kendilerinin dışındaki Müslümanların kadınlarını ve çocuklarını da esir almış veya öldürmüÅŸlerdir.
Bugün, Åženocak ve çevresince sergilenen tutum da tıpkı Hariciler gibi emir bi’l-maruf ve nehiy ani’l-münker adına kendileri gibi düÅŸünmeyen herkesi tahkir, tezyif ve tekfir etmekten ibarettir. Allahu a’lem, memlekette cinayet suç sayılmasa, bu vaiz kumpanyası muhtemelen Hariciler gibi Allah adına “katl” yoluna baÅŸvurmaktan da imtina etmez.
Son bir not olarak, facebook sayfalarında, “Mustafa Öztürk, Cübbeli Ahmet’ten daha tehlikeli” gibi ifadeler paylaÅŸan Erdem Uygan adlı kiÅŸinin bizim hakkımızda sürekli olarak zevzevlik yapmasının hiçbir kıymet ifade etmediÄŸini, zira “Sen kim, Kur’an ve tarihsellik meselesinde konuÅŸmak kim?!” demek gerektiÄŸini belirtmeliyim.

Reply · Report Post