Jiyan açılamadığı için Saymad'nın özeleştirisini buraya ekliyorum.

Gerçeğin yerini yalanın, hakikatin yerini yanlışın aldığı günlerdeyiz. Herhangi birisinin herhangi biri hakkında herhangi bir yere yazdığı bir yazının, bir iddianın ya da ithamın gerçek sayıldığı, insanın kendisini savunma ya da gerçeği anlatma hakkının bile tanınmadığı günlerdeyiz. Bir tweetle, bir facebook iletisiyle insanların linç edilebildiği günlerdeyiz. Sosyal medya, sanal iletişim kanalları bütün olumlu imkanlarıyla ve bütün olumsuzluklarıyla önümüzde duruyor.

Geçtiğimiz günlerde ben ve yoldaşlarım hakkında Kıvanç Ersoy imzasıyla yanıltıcı, provokatif, ağır ithamlar ve yanlış bilgiler içeren bir yazı dolaşıma sokuldu. Yazı önce mail gruplarına gönderildi, ardından bir bloğa eklendi ve twitterda dolaşıma girdi. Bu kirli bilgiyi dolaşıma sokanları, bu kirli bilgiyi öğrendiği andan itibaren tarafımızdan gelecek herhangi bir bilgiyi öğrenme ihtiyacı duymadan kesin hükümde bulunanları, ¨savunma hakkımızı¨ bile bize çok görenlerin niyetlerini sorguluyoruz.

Beşiktaş’taki öğrenci evinde rutin olarak hırsızlık olayları yaşanmıştır. Bu hırsızlığı yaptığı tespit edilen ve eve ara sıra gelen iki genç defaaten uyarılmış, olası bir olumsuz durumun yaşanmaması için her şey yapılmıştır. Yerel seçimlerin yapıldığı akşam evin kapalı olduğu sırada bahçeden eve giren iki kişiyi komşular fark etmiş, yoldaşlarımızı aramıştır. Eve gelen yoldaşlarımız, daha önce uyarılan bu gençleri evde hırsızlık yaparken yakalamıştır. Yakalanan gençlerden biri 20 yaşında, diğeri 17 yaşındadır . İkisi de –servis edildiği gibi- TMK mağduru değildir ve işgal evinde yaşamamaktadır. Beşiktaş’ta işe girdikleri esnafların işyerlerinden de hırsızlık yaptıkları için işten çıkarılmışlardır. Gençlere işgal evine ilk geldikleri günlerde yardımcı olunmuş, iş bulunmuştur; ancak çalışmayı reddetmişlerdir. Gençler olaydan sonra götürülüp bir yere “bırakılmamıştır”, bir yere bağlanmamıştır. Olay anlık olarak gelişen bir reflekstir, yine de şiddet kullanılması yanlıştır. Olaya herhangi bir abartı katmanın anlamı yoktur, olay zaten kendi başına hatalıdır. Gençler evden gönderildiklerinde herhangi bir sağlık sorunları yoktur. Olayda ırkçılık gibi bir durum da söz konusu değildir. Olay partide-işgal evinde hırsızlık yapılmasına karşı bir tutumdur.

Gençlerin üzerinden daha önce parti (HDP) bürosunda çalınan bir telefon ve bazı eşyalar çıkmıştır. Çıkan eşyaların çalınan eşyalar olup olmadığı teyit edilmiştir. Hırsız yakalandığı haberi bana gelince, parti (HDP) bürosundan ayrılıp, işgal evine gittim. Orada yaklaşık 20 dakika kalıp ayrıldım. Olaydaki sorumluluğum, yönetici olduğum halde olayı o an bitirmemiş olmamdır. Gençler dövülmüş, bir süre evde tutulmuş, sonra da evden gönderilmişlerdir. Ayrıca ertesi gün bu iki gençle görüşülmüştür. Sağlık durumlarında -evden çıktıkları andan itibaren- herhangi bir problem yoktur.

Mesele bir özel mülkiyet meselesi de değildir. Çocukların üzerinden çıkan telefon ve eşyaların çoğu o an orada olan yoldaşların değil, partiye, öğrenci evine gelip giden başka insanların malzemesidir. Sorun partide, ortak alanlarda ve komünlerde yaşanan adli olaylarda, devlet mekanizmalarını kullanmadan olaya nasıl müdahale edileceğine ilişkin doğru yolun bilinememesi, ortak hukukun tesis edilememesidir.

Şiddet ve bunun devrimci olmayan boyutları tüm sol – sosyalist yapıların ortak sorunudur. Mesele şiddetin boyutundan ziyade, şiddetin aklımıza gelen ikinci yöntem olmasıdır. Bu sorunu birlikte ve en yapıcı biçimde çözmek hepimizin ortak görevidir. Bu bağlamda herkesi konuya ilişkin sağduyulu davranmaya davet ediyorum. Yaptığımızla ilgili olarak olay anında orada olan, olaya tanık olan ve olaya karışan tüm yoldaşlar olaya dair sorumluluğumuzun parti tarafından aydınlatılması için parti hukuku çerçevesinde kendimizi disiplin kuruluna sevk ettirdik. SYKP ve HDP’deki tüm resmi görevlerimizden çekildik. Özeleştirel bir yaklaşım geliştirerek ve partili olmanın gereği olarak kendimizi kolektif hukukumuzun işleyişine teslim etmemiz bizleri dönüştüren süreçler olacaktır. Beni ve yoldaşlarımızı hatalara götüren süreçlerle hesaplaşmayı, şiddetin devrimci olmayan boyutlarıyla yüzleşmeyi hepimiz adına görev biliyorum.

İl disiplin kurulu yaptığı soruşturmanın ardından bir karara varmıştır. Karara hem usul hem de esas yönünden Merkez Disiplin Kurulu’na itiraz edilmiştir. MDK en kısa sürede soruşturmasını tamamlayarak süreci sonuçlandırılacaktır. Halen devam eden disiplin soruşturması sürecine rağmen bilgi kirliliğini bir nebze önleyebilmek için bir açıklama yapmam zorunlu hale gelmiştir.

Mesele bilerek veya bilmeyerek dedikodu yoluyla gerçeklerden uzaklaştırılarak ve saptırılarak aktarılmaktadır. Olay neredeyse bir ¨Kabataş hadisesine¨ dönüştürülmüştür. Bunun hem partimize hem yoldaşlarıma hem de bana yönelik apaçık bir siyasi linç kampanyası olduğunun farkındayız. Ancak ne partimizin ne de yoldaşlarımızın siyasi-kişisel husumetlere, siyasi-kişisel rekabetlere kurban edilmesine ve fırsatçı yaklaşımlara izin vermeyeceğiz. Twitter hesabımı askıya almamın da tek sebebi, konuya dair bir yazı yazmak için kendime zaman ayırma isteğimden ve linç havasında yanlış bir şey söylememe kaygısındadır.

Son olarak başımıza gelen bir meseleyle ilgili, yaptığımız bir hatayla ilgili her zaman böylesi provokasyonlar olabilir. Bu linç herkesin başına gelebilir. Yazı dolaşıma girdiği andan itibaren sağduyulu yaklaşanlara, bizden açıklama bekleyenlere, linçin parçası olmaktan kaçınanlara, arayanlara soranlara duyarlılıklarından ötürü teşekkür ederim. Peki ya gözlerini kırpmadan yargısız infaz yöntemini seçenler, bu kirli bilginin üzerinden söz üretenler ne olacak?

Reply · Report Post