Temmuz 2012… “OLUMSUZ İÇERİKLİ KJ’LER MÜMKÜNSE 3-5 DAKİKA EKRANDA TUTULMALI”…

5- Ekrana bindirilen yazılar (KJ deniyor) olumsuz içeriğiyle dikkat çekmeli… Zap yapan ilgisiz kişiler bile özellikle maç günleri hangi kanalı çevirse çevirsin o menfi yazıları görmeli… Bunun hayati önemi var. Ekranda konuşanlar ne söylerse söylesin 2 dakikadan sonra aynı dikkatle kimse dinlemez. Hatta misafiri vardır, çocuğu meşgul ediyordur. Dinleyemez ama görür. Görsel hafızasında yer eder. KJ’ler bu yüzden çok önemli… OLUMSUZ İÇERİKLİ KJ’LER MÜMKÜNSE 3-5 DAKİKA EKRANDA TUTULMALI. ALT YAZILAR SÜREKLİ BU KONULARI GEÇMELİ.
6- Özellikle “Proje Programlar”daki mühendislik eseri metinler; konuşmalar birbiriyle çakışmamalı… Yani hedef takım hakkında konuşulurken, özellikle pik gün uyarısı yapılan tarihlerde yayın akışları titizlikle düzenlenmeli. “PROJE PROGRAMLAR”da önemli mesajlar verileceğinden hiçbiri heba olmamalı. Konuşmalar diğerini engellememeli. Hedef seyirci hiçbir kanaldaki diyalogu kaçırmamalı… UNUTMAYIN. BU YAĞMUR GİBİ BİR YAYIN OLACAK. HER DAMLA BİR KİŞİNİN ZİHNİNE DÜŞMELİ. O GÜN ETKİLEMESE DE ZİHNİNDE YER ETMELİ. KAYBEDİLMİŞ BİR MAÇTAN SONRA “ADAMLAR HAKLI. BU TAKIM KOŞMUYOR” diye isyan ettirmek mesela… “PROJE PROGRAMLAR”da genellikle yöneticiler, futbolcular, medyadaki Fenerbahçe destekçileri hedef alınacak. Hedef alınan yönetici ve futbolcular mutlaka o mesajları alacaktır. Ayrıca ana medyanın ana haber bültenleri hedeflenen olumsuz konuları ekrana taşımalı, olumlu konular 2 dakikaklık spor haberlerine atılmalı.
7- Hedef kişiler hakkında tahrik edici ifadeler kullanılmalı, hatta tahkir etmeli. Davadan kimse korkmamalı. Kasa sağlam sonuçta. O yüzden zan altında bırakacak ifadeler de son derece işe yarar. Canlı bağlantı her zaman avantajdır. Stüdyoda olan her zaman baskın çıkar… Tahrik etmek şu sonucu da getirir. Başkanı canlı yayın tuzağına çekmek en büyük başarı olacaktır. Medyadaki destekçiler için de bu fikrim geçerli. Listeme göre en çok adı geçenler yorumcu Rıdvan, Ömer Çavuşoğlu, Ogün Altıparmak… İnsanlar sonunda bezginlik kıskacına girer. Ya aptalca hatalar yapar. Ya da kaçar.
8- Önem verdiğimiz cümleler var. Bu cümleler zihinlere kazınmalı. Yazılı medyada bu cümleler zaten sık sık yer alıyor. En çok atılan başlıklarla taraftar anketimiz örtüştü. Başlıklar zihinlere yerleşmiş. Tetiklemek gerekiyor. En çok oy alandan başlayacak olursam “Neden transferler hep son dakikada yapılıyor geç yapılıyor”, “Çok para harcandı, başarı yok”, “Kimse çıkıp eleştiride bulunamayacak mı?” “Avrupa hedefi yok” gibi… Bu tür cümleler programların farklı dilimlerinde sıkı sık tekrarlanmalı. Herhangi bir konuda konuşurken araya sokuşturulmalı. Detaylar dosyada yazıyor. Fakat şöyle bir sorunumuz var. Gördüğüm kadarıyla spor programlarının izlenme oranı %2. Bunların çoğu da “proje programlar”. Oysa 20’ye yakın kanal var. Hepsinde bir şeyler olmalı. Program yapmayı düşünmeyen kanallara da sponsorluk reklam bütçesinden destekle program yaptıralım.Tanınmış futbolcular buralara daimi olarak çıkmalı. Ve hedef mesajları olabildiğince çok tekrarlamaları sağlanmalı. Kasada bunun için yeterince kaynak olduğunu biliyorum.
9- “Karıştırma cümleleri” adını verdiğimiz türdeki cümleler mutlaka söylenmeli. Sunucu medya deyimiyle pas atmalı, proje programlardaki yorumcular o seçilmiş cümleleri birebir söylemeli. Gerekirse yazıp ellerine vermeliyiz. Hatta program sırasında mesajla bildirmek en iyisi. Mesela “ŞU ANDA FENERBAHÇELİ BİR YÖNETİCİDEN MESAJ GELDİ” “AİLE ÇEVRESİNDEN BİRİ ARADI. FİLAN YÖNETİCİYLE KAVGA ETMİŞ. KELLESİNİ ALACAKMIŞ” GİBİ. SÖYLETİLECEK ELEMANIN KÜLTÜREL DURUMUNA GÖRE… Bunun için Proje Programlar yeterli. Radyo programları da kalıcı etki bırakır.
10- Her zaman cümleler övgüyle başlayıp olumsuza dönmeli… Özellikle TV’deki yorumcular muhakkak taraftarlara uzun övgü sözleriyle seslenmeli; sonrasında “Bunun suçlusu biz miyiz” diyerek eleştiriler sıralanmalı. Özellikle TV programlarında iki yorumcu varsa görev paylaşımı yapmalılar. Biri olumlu biri olumsuz konuşmalı. ARALARINDA TARTIŞMALI. ROL PAYLAŞIMI YAPARAK. BİRİ EN AĞIR İDDİALARI SESLENDİRİRKEN DİĞERİ ONU AYIPLAMALI. Rakip takımlar hakkında da konuşmalı mutlaka… Ayrıca projenin temel hedefi olan taraftarlar özel hayata yönelik suçlamaları ilgiyle dinleyebilir ama tepki yaratır. Metresi var, sevgilisi var, çapkınlık yapıyor gibi suçlamalar ucuzluğu bir yana “Birisi bunları hedef almış” izlenimi yaratır. Sahip çıkma güdüsü olur. Çünkü izleyenlerin çoğunluğu aynı şeyleri yapıyor.
11- Ahtapot tarafında sağlanacak ham bilgiler çok önemli. Taraftar genellikle bu tür haberlere ilk bakışta itibar etmez. Doğru olduğu ortaya çıktıkça “Her şeyi yalanlıyorlardı. Bu da mı yalan?” diye manşet atma şansı doğacaktır. Bu daha önceki yalanlamaları da geçersiz kılar. Bu istihbari mesajları sık sık ve tam yerinde “kullanmak” çok önemli. Bunu yapacak yorumcular özellikle seçilmeli. Ses tonu vs. O gerçek bilgiler hedef kişileri çaresiz bırakır. Konuşamaz hale getirir. Takip hissi kaçma-kurtulma hissini doğurur… Ki istediğimiz de bu sanırım.
12- Sosyal medyada çok iyi örgütlenmemiz var demişsiniz. Orada da kriz yaratıcı eylemler yapılmalı… Ağır eleştiriler getirilmeli… ANLADIĞIM KADARIYLA SOSYAL ZİNCİR VAR. BİR ANDA BİNLERCE MAİL, YÜZLERCE PROTESTO TELEFONU. HATTA İLGİLİ KİŞİLERİN EV, CEP TELEFONLARINI DA VERİP BASKI İÇİNDEN ÇIKILMAZ HALE GELMELİ. Aziz Yıldırımın Mehmet Ağar ziyareti gibi çalışmalar da çok başarılı. Hapis yatan taraftarları ziyaret ettin mi ki Ağar’a gidiyorsun… Bunun iyi tarafı şu. Sen ateş edip geri çekiliyorsun. Kalanı zaten kendi taraftarları hallediyor. Çünkü sav doğru ve mantıklı. Tavsama olunca yine ateşi harlandırıyorsun. Müthiş ateşleme. Biz hep böyle yapmalıyız. Taraftar için doğru mesaj yeterli. Baba gibi sevenler bile tepki gösterir. Futbolculara, yöneticilere, başkanlık figürüne. Özellikle kaybedilen maçlardan sonra. O maçta kötü performans gösteren futbolculara… Sosyal medyadaki küfürler dayanılmaz etki yapar. Çoğunluk bunları takip ettiriyor. Düşünecek. Eşim, çocuklarım da bunları okuyacak

Reply · Report Post