Temmuz 2012… Ahtapot toplantıya katılıyor herkes susuyor…

Yata yanaşan tekne olmamıştı. Çünkü onlar oradaydı. Konuşmaları dinliyorlardı.
Bütün görüşmeler kaydediliyordu. Günü gelip yan çizen olursa diye…
Ahatapot’un öfkeli olduğu her halinden anlaşılıyordu… Neyse ki öfkeden deliye dönse bile hiçbir zaman bunu sesine yansıtmamayı başarırdı. Soranlara “Viyana’daki işletme eğimi eğitimi sırasında aldığım drama derslerine borçluyum bu özelliğimi” derdi… Fazilet; onun sinirlendiğini genizden çıkardığı tuhaf hırıltıdan anlardı. Ahtapot söze girdi:
“ Ne yapıyorsunuz dostlarım… Birbirinize mi düştünüz? O gün geldi mi? Bence gelmedi. Gelmemeli. Böyle bir lükse sahip değilsiniz. Tabiiii… Gelecek 10 yılda 25 milyar USD hacme kavuşacak işin parçası olmak istemiyorsanız sizin bileceğiniz iş… Saygı duyarım.”
Uzun boylu sporcu görünümlü katılımcı “Bu rakamı sık sık tekrarlıyorsunuz ama bana biraz abartılı geliyor” deyiverdi.
“Neden? 10 yılda şimdikinin 5 katı büyüyemez mi?”
Genç katılımcı onu destekledi:
“Sizin için o rakamları telaffuz etmek kolay. En büyük ailelerin holdingleri bile 50 yılda o hacmi yakalayamadı? Hedef koyuyorlar gelecek 10 yılda 13 milyar avro filan”
“ – İnanmıyorsanız terk edin burayı. Sizi zorlamıyoruz.
“ – Telefonlarımızı bırakmasaydık sorabilirdim. Ben temsilen buradayım. Ve size verilen sözleri biliyorum. Şahsi kararlarımın önemi yok. Talepleriniz aktarırım söyleneni yaparım.”
“ Evet. Dinleyeceksiniz. Not edeceksiniz. Ve aktaracaksınız. Sırf bu iyi özelliğiniz sayesinde kaç yıldır hep el üstünde tutuldunuz. Sizi gönderenlerle aynı dili konuşuyoruz. Ama bu tavrınız sürerse korkarım işlevsiz kalacaksınız… Kaldı ki bu son şansınız bence…”
“ - Takdir sizin”
“ Elbette takdir benim… Bütün bu iş için gereken bütçe benim kefaletimle oluşturuldu. Hiçbir işe yaramayacak klasörler dolusu kağıt bizim bağışımızdan sonra anlam kazandı… Haberiniz mi olacaktı? Bundan bir halt çıkmaz diye bilgi verilseydi bütün bu gelişmeler yaşanacak mıydı?
“- O noktada bizim katkımız olmadı mı?
“- Oldu. Karşılığını fazla fazla almadınız mı?
“ – Orası öyle…
“ – Ama hala konuşuyorsun… Adam susmayacağım, hesap soracağım dedi kimyanız bozuldu…
“ – Adam deli… Atın bu iddianameyi çöpe diyebiliyor. Yeri çöp diyor düpedüz.
“ – Yalan mı?
“ – Nesi yalan? En büyük kabadayı benim diye posta koymuyor muydu? Sanki hiçbir şey olmamış gibi mi davranılmalıydı?…
“- Buna kim karar verecek? Sen mi?”
Yaşlı ama enerjik katılımcı da tartışmaya dahil oldu.
“ Sen ve senin yüksek ahlaklı patronların değil. Ondan eminim…
“ Biz mi verdik ellerine o telefonları?
“Ne var konuşmalarında?
“ Ne yok? Bence çok şey vardı.
“ Televizyon ekranında değilsin. Kendine gel. Adamlar diken üstündeydi… Tavşana kaç tazıya tut yapıyordunuz… Bir grubunuz şunlar bunlar maç satmış… Bir grubunuz şunlar bunlar almış… Adamlar travma geçirmiş. Tahammülleri yok. Saldırdılar. Fırsat verdiler. Ortalığı yıkıp döktüler… Fırsat çıktı size. Aradan para kapmak için hayali senaryo uyduranlar…. Aptal aptal işler. Ortada şike şike diye koltuğunda zıplayıp ceza isteyecek ne vardı. Bunun cezası bu muydu?
“ Beyefendi en büyük saldırıyı sizin grup yaptı. Doğrudan infaz etmeye kalktınız.
“ Alınan prensip kararına uyduk. Söz verdik tuttuk. Ve şimdi işi bitirip yolumuza gitmek istiyoruz…
“ Yol bana biraz zor görünüyor…
Ahtapot bu tartışmanın uzamasının kimseye yararı olmayacağını düşünüyordu. Fakat tartışma bitecek gibi görünmüyordu.
“ – Nesi zor?
“- Her gün sizin papağanlarınız Türk Futbolu bitti. Öldük mahvolduk demiyor mu?
“- Çok mu iyi durumda?”
“- Bittik mahvolduk demenin yararı ne?”
“- Bitecek batacak ki kurtarıcı aransın. İflas görüntüsü kazanacak ki fiyatı ucuzlasın. Yatırımcılar için cazip olsun. Şimdi burun kıvıranlar kurtarın bizi diye yalvarsın…
“ – İyi de o gemide biz de varız…”
Ekibin çiçeği burnunda yeni vekil üyesi bu çıkışı yaptıktan sonra hava almak için izin istedi. Dışarı çıktı... Ahtapot da arkasından. Tam da işler rayına girecekken bu tartışma onu rahatsız etmişti.
“- Şimdiye kadar şikayetçi değildiniz…”
“Şartlar değişmiş olamaz mı? Ben artık tam ve resmen sorumlu olarak buradayım”
“- Ne değişti? Masada oturduğun taraf değişti.”
“ – Benim yeni yerimde kalıcı olabilmem için bir hediyeyle dönmem lazım… Hatta birkaç… “
“ – Neden lafı uzatıyorsun? Doğrudan konuya girseydin…
“ – Sıkıntılı mali olaylar var? Sessizce ben çözmüş olayım. O iradeye etki edebileceğinizi biliyorum. O bütçeyle ben olsam takla bile attırırım… Transferde direnenler var. Onlara da etkiniz büyük. Ben güçlü olacağım ki sizin söylediklerinizi savunayım… Ayrıca geleceğimi garanti altına almam lazım. Olursa rahat ederim. Kendimi yeni işime veririm…”
Ahtapot acı acı güldü… Anlamıştı. Talepte bulunan sonuçta elemandı. Acaba ona bunu söyleten kimdi?…
O sırada içeridekiler tahmin yürütüyordu.
“- Neden çıktı?
“- Bir talebi olacak muhakkak. Sever hediyeyi kıyağı”
“- Burada neden söylemedi?
“- Sahsi bir talebi olacak belki de… Burada söylerse patronları mutlaka öğrenir. Buradaki tüm konuşmaların kaydedildiğinden eminim…”
“ – Buradaki kimse diğerine kazık atacak durumda değil… Herkes yanar… Bütün Türkiye’yi bir yalana inandıracak kadar büyük organizasyonu yapmak büyük risktir. Başaramazsan sen kendi sabıka resmini gazetede basılı bulursun…
Ahtapot; genç “vekil” katılımcı ile birlikte geri göndü… Yüzlerindeki gerginlik uçup gitmişti.

Reply · Report Post