Temmuz 2012… Projenin mimarı toplantı salonuna götürülüyor…

“1 taş 12 kuş….”


Kritik toplantı gelip çattığında takvimler 8 Temmuz 2012’yi gösteriyordu.
Yeni Medya Düzeni bağlamındaki makaleleriyle tanınan Danışman özel davetle Türkiye’ye gelmişti. ABD’deki akademik çalışmalarıyla tanınan bir isimdi. İletişim ve özellikle medya planlama konusunda da hak edilmiş bir üne sahipti.
10 gündür İstanbul’daydı. Geliştirilen “proje”nin mimarı oydu.
Fakat büyük gururla sunumunu yapmaya hazırlandığı “proje”de hiçbir zaman ismi yazmayacaktı.
“Ne yazık ki kimse bilmeyecek… Bütün Türkiye benim projemin sonuçlarını izleyecek, okuyacak ama ben eşime bile işte benim eserim diyemeyeceğim.”
Bu konuyu daha fazla dram haline dönüştürmemesi gerektiğinin de bilincindeydi. Ahtapotun “Buradaki hizmetiniz bittikten sonra her şeyi zihninizden silin. Yoksa sizden geriye Trafalgar’da bir levha kalır. Ziyaretçiniz bile olmaz… ” sözleri aklından çıkmıyordu.
Bu yüzden hayıflandı ama çok da kederlenmedi. Asıl kederlenmesi gereken konu İstanbul Boğazı’na adım atsa ayağı suya değecek mesafedeki otelden burnunu çıkaramamasıydı.
Ceylan Hanım ve ekibi bir an bile yanından ayrılmamıştı. Ceylan Hanım oldukça dakik bir kadındı. O kadar ki saat konusunda takıntılı olduğunu düşündürecek kadar ilginç enstantaneler yaşamışlardı. Belki onun üstünde de biri vardı. Çünkü sık sık bilgi veriyor telefonu kapatırken “Tamam hocam” diyordu. Belki işyeri otele yakındı. İşyerinden çıkmasıyla gelmesi 10 dakikayı bulmuyordu.
Yine tam zamanında süitinin kapısındaydı. Saatler 15.00’i gösteriyordu.
“Merhaba Ceylan Hanım” dedi.
“Geldiniz dönüyorsunuz adımı öğrenemediniz. Ama önemli değil. Anlam olarak çok da farklı değil. Ahu bile diyebilirsiniz.”
Lobiye indiler. Danışman gayrı ihtiyari olarak bir aracın kendilerini alacağını düşünüyordu. Çünkü geniş katılımlı bir toplantı olacağı söylenmişti. Öyle olmadı. Otel çıkışına değil iskeleye yöneldiler. Orada bekleyen tekneye bindiler.
Ceylan Hanım gidilecek adresi verdi: (41º 12' 12'' N, 29º 07' 10'' E)
Marmara ile Karadeniz sularının buluştuğu noktadaki limana geldiler. Limanda onları 35 metrelik bir yat bekliyordu. Danışman’a göre yatın ismi pek özensiz seçilmişti. “Patronunuza mı ait? İsminin özel bir anlamı var mı diye merak ettim de…”
“Kiralık. Kısa süre için… Özel hazırlandı!!!! Onun yatı Ocean Willage’de biliyorsunuz… Sizi hiç Octopus’da ağırlamadılar mı?”
“ O kadar yakın değiliz. Belki eşim bir kez gitmişti”
“Şu iş hayırlısıyla bitsin… Birlikte gideriz. Yunus turuna, mağara ve botanik bahçesi gezisine katılırız… “
Danışman içinden güldü. Projeden aldığı parayla kendi botanik bahçesini bile kurabilirdi. “Bankacı”lara hizmet vermek, çalışmak her zaman iyidir derlerdi doğruymuş diye düşünürken ekipten Hasret Hanım’ın işaretini farketti. Onu takip etti.
Toplantı için hazırlanan VIP bölümü görünce şaşkınlığı bir kat arttı. Çok görgüsüzce döşenen salonda 6-7 kişilik oturma düzeni kurulmuştu…
“Bu nasıl geniş katılımlı toplantı” diye söylenerek sunumunu gözden geçirmeye karar verdi…
Ceylan Hanım yatın üst güvertesine yönelmişti. Hasret Hanım yanında bekliyordu. Bir isteğinin olup olmadığını sordu.
“TV izlemek mümkün mü?” diye sordu.
“Şimdi birşey yok. Eğlence 23.00’den sonra… Epey güleceğiz sanırım…

Reply · Report Post