zehrao

Zehra Öney · @zehrao

13th Jun 2013 from TwitLonger

Sayın Başbakan ve Heyetle Yaptığımız Görüşmenin Ardından

Herhangi bir kurum ve kuruluş temsiliyetimiz olmadan Başbakanlık'ın yaptığı davette dün Gezi Parkı konusunda Sayın Başbakanımız, İçişleri Bakanımız Sayın Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ömer Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar, Başbakanımızın kızı Sayın Sümeyye Erdoğan ile ilk defa burada tanıştığım 11 kişilik bir ekip olarak toplandık. Toplantıya katkıları yüksek bu arkadaşlarımı tanımaktan dolayı çok mutlu oldum.

Toplantımız 5 saate yakın sürdü. Konumuz sadece Gezi Parkı idi. Sayın Başbakanımız birey olarak, her birimizin 28 Mayıs itibariyle başlayan Gezi Parkı olaylarının öncesi ve sonrası ile buna bağlı konulardaki tüm geri bildirimlerimizi dinledi. Sorduğumuz sorulara mümkün olduğu kadar açıklıkla ve sükunetle cevap verdi.

Benim hissiyatım yaşanan olaylar ve meydana gelen bu şiddet sebebiyle gerçekten üzgün olduğu yönündeydi. Anlatılanları tek tek not aldı. Bilhassa şiddetin sona ermesi konusunda hassasiyetini hepimiz hissettik. Katılan her kişi kendi görüşünü samimiyetle aktardı. Aramızda Gezi Parkı içerisinde sürecin başından beri bulunan, gaz ve tazyikli su yiyen genç arkadaşlarımız da vardı. Onlar Gezi Parkı içindeki şiddeti o anda yaşayarak ve yaşatarak anlattılar. Anlatırken bir Başbakan’ın ve bir grup Bakan’ın karşısında olduklarını hiçe sayıp hesap soran, bu kadar acıyı neden yaşattınız bize ruhunu zaman zaman gözyaşları içinde, çok net eleştiriler ile bir hava yarattılar.

Ben Sayın Başbakan’a Gezi parkı eylemlerinin başından beri hatta Taksim düzenlemeleri, kentsel değişim projesinin başlamasından itibaren bir T.C. vatandaşı anne ve kadın olarak yaşadığımız endişeleri, korkuları, kızgınlıkları, çelişkileri, Ak Parti Hükümetinin yaşattığı iletişim kabusunu kendisine aktardım. Sessiz veya tek taraflı medyayı, hükümet kanadından bir türlü tatminkar gelmeyen açıklamaları, partinin bürokratlarının sosyal medyada yaptıkları bireysel ve yapıcı olamayan iletişimi, kendisinin yaptığı her açıklamanın Gezi’deki yeni nesil, kararlı, organize, duygusal, onurlu ancak politik eylem planları olmayan pırıl pırıl genç arkadaşlarımıza ve tüm Türkiye’ye nasıl yansıdığını paylaştım. Yurt dışı basının bu durumdan istifade atak yaparak Türkiye’nin ekonomi ve itibar açısından yara almasını hiçe sayan yayıncılığının (bizde taraflı basın sustuğundan) bir iletişimci olarak değerlendirmemi ve görüşlerimi bana ayrılan sürede aktardım. Medya konusundaki basında yansıyan eksik bilgileri ise ilgili mercilere iletme imkanı buldum.

Ben de Gezi Parkı’nda olan gençlerden birinin Annesiyim. Kızıma GİTME demedim. İnandığın konuda kararından dön demedim. Her sabah işe giderken savaşa gider gibi giyinerek evden çıkan kızımı sırt çantasına biber gazının etkisini hafifletmesi için limon, su ve havuz gözlüğü, ağrı kesici, yara merhemi koyarak uğurladım. Tüm günlerimi acaba kötü bir haber alır mıyım, gaz bombalarından ya da tazyikli sudan zarar görecek mi, sağ salim onu görebilecek miyim diye endişe ettim ama GİTME demedim. O yaralı arkadaşlarına ilaç, yiyecek, su taşırken ya da fikirlerini anlatmak için yaptıkları pasif direnişlere katılırken onu şaşkınlık ve biraz da hayranlık ile seyrettim. YAPMA demedim. Çünkü izliyorum ve biliyorum ki bu eylemi sadece Gezi Parkı, orada yaşatmak istedikleri yeşil ortam ve ağaçlar, inandıkları ilkeleri yani bu Vatana olan düşkünlüklerinden, daha aydınlık, daha demokratik, her konuda daha özgür, yaşam biçimine müdahale edilmeyen, kendi vatandaşına şiddeti olmayan bir Türkiye için yapıyorlar. Aynı zamanda benim ofisim de Akaretler / Beşiktaş’ta. Olayların ilk günlerinde ofisi açmayarak, beraber çalıştığım arkadaşlarımın zarar görmesini engellemeye çalıştım.. Hepimiz biber gazı ve tazyikli sudan nasibimizi aldık.

Ben uzun yıllardır Y kuşağı diye adlandırılan bu nesil ile birlikte çalışıyor, yaptığım projelerde de pek çok müşterim için bu kuşak ile farklı çalışmalar yapıyorum. Sayın Başbakanımıza gençliğin artık dar ideolojik kalıpların dışına çıkarak ve tüm dünyayı kucaklayan bir yaşam ve dünya beklentisi ve ideali içerisinde olduğunu ve bu gençliğin Ak Partinin iktidar döneminde yetiştiğini, şu anda ise anlaşılamıyor olmalarının ve çeşitli fraksiyonlar ile birlikte anılıyor olmalarının yaşattığı kırgınlık konusundaki gözlemlerimi paylaştım. ‘’Sesleri duyulsun, itibar edilsin ve onları tatmin edecek gerekli açıklama yapılarak ikna edilmek istiyorlar’’ diyerek kendi gözlemimi ve değerlendirmemi paylaştım. Tabii dünden beri bu konularda bana ulaşan sayısız mail ve tweet'teki soruları da göz önüne alarak konuştum.

Medya’nın dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de özgürce yayın yapmasının beklendiğini, yapılmadığından dolayı tüm iletişimin sosyal medya da bu denli belki misli ile büyüdüğünü, provokasyon yapan gruplar dışında bizim hakikaten hepimizi şaşkınlığa ve hayranlığa sürükleyen inanılmaz genç ve yaratıcı bir nesle sahip olduğumuzun ortaya çıktığını da konuştuk.

Sayın Başbakanımız hepimizin farklı görüşlerini ve kendi üsluplarımız ile zaman zaman ağır eleştirisel de olabilen konuşmalarımızı sabırla ve sükunetle dinleyerek not aldı. Kendisi hepimizi dinledikten sonra Türkiye'nin siyasi ve ekonomik açıdan normal işleyişini sürdürebilmesi için bu durumun nihayete ermesi konusunda bizi bilgilendirdi. Hemen hemen bütün örgütlerin Gezi Parkı içerisinde konuşlandığını ve bu provokasyona izin vermeyeceğini belitti. Eylemin ilk günlerinde konunun kendisine ulaşmadan müdahale olduğunu ancak sonrasında inceleme başladığında konunun Türkiye’nin gelişimine ve itibarına zarar vermek isteyen grupların işgaline uğrayarak deforme edildiğini ve Hükümet'in duruşu olarak kesinlikle bu grupların faaliyetlerine sessiz kalmayacaklarını belirtti. Durumun bizlere yansıyanın çok üzerinde siyasi bir hareket olduğundan uzun uzun bahsetti. Orada bulunan gençlere karşı hiçbir on yargısı ya da eleştirisi olmadığını, onları anlamaya ve kucaklamaya hazır olduğunu ancak bu gençlerimizden de mevcut durumu ve Hükümet’in artık bazı konularda alması gereken aksiyonlarını anlayabilmesini ve yardımcı olmalarını istediğini belitti. Merkez Karar Yürütme Kurulu nezdinde referandum konusunda acilen görüşüleceğini, referanduma sıcak baktıklarını ve eğer referandum kararı alırlar ise de bunu halkın inisiyatifiyle İstanbul'da yapmayı düşüneceklerini bize aktardı.

Zaten dün akşam Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hüseyin Çelik'in açıklaması da bu yöndeydi. Önümüzdeki dönemde alınabilecek aksiyonlardan zarar görülmemesi için ailelere gençlerimizi Gezi Parkı'ndan çıkarın açıklaması yaptı. İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu da dünkü açıklamasında ailelerimizi ve gençlerimizi bu konuda hassasiyetle aksiyona çağırdı.

Kıssadan hisse öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve nezdinde katılan tüm heyete bizleri davet ettikleri, gerçekten sabırla dinledikleri, benim çok net hissettiğim olumlu ve yapıcı bakış açıları ve kendi bakış açılarını yansıtan detaylı açıklamaları için şahsım adına Teşekkür ediyorum. Benim gözümde resim daha anlaşılır bir hale geldi. Diyalog yaklaşımını hissettim.

Bu görüşme sonrasında ben bugün kızıma Gezi Parkına GİTME diyeceğim. Gitme ki orada sizinle olan ve Türkiye açısından zaten bugüne kadar ciddi çalışmış olan gruplar yalnız kalsın, seçilsin, sizin eylemleriniz amacına ulaşsın, bundan sonra da sesinizi duyurmak için imkanınız, krediniz kalsın. Bu Türkiye hepimizin ve yara aldığı şu günlerde yine manevra yaparak bu ülkeyi sen ve siz Türk gençleri ayakta tutabilirsiniz. Bu güç sizin damarınızdaki kanınızda mevcut. Gitme kızım, Taksim ve parkımız temizlensin, Türkiye'miz ilerlesin, durmasın ama sen çabana devam et. Hiçbir zaman inandığın yoldan dönme. Bu ülkenin genci olarak sen hep beklentilerini duyur, ülkenin gelişmesine katkı ver. Ancak bunu Gezi de zarar görerek ve savaşa devam ederek yapamazsın. Bugün evine dön. Dönerken de kendinle gurur duy. Bu temiz, herkesi şaşırtan organize, barışçıl, dostça, yaratıcı eylemi yaptığın ve inançla mücadele ettiğin için. Ben annen olarak seninle gurur duyuyorum kızım.

Reply · Report Post