Tarihimizin "pek konuşulmayan" noktalarından biri; 1915-1917 arası Filistinli Yahudilerin başına gelenlerle ilgili küçük bir kesit...

1915 ile 1917 arası, the New York Times gazetesinde Kudüs ve diğer yerleşim birimlerinde yerli Arapların Osmanlı makamlarının teşvikiyle Yahudilere karşı yaptıkları zulümleri anlatan bir dizi yazı yayınladı .74 1915 Ocağı sonunda, 7,000 Filistinli Yahudi, mülteci olarak İngiltere idaresindeki Mısır’a sığındı.

“8 Ocak’ta Cemal Paşa, Yahudi yerleşimcilere verilmiş bütün izin belgelerinin 48 saat içinde imhasını ve buna itiraz edenlerin idam edilmesini emretti. Çoğu vakada, tapuları iptal edilen Yahudilerin toprakları Araplara verildi, Celile’deki Yardım Komitesi’nin mülteciler için topladığı buğdaya da ordu el koydu. […] ABD’ye ait Tennessee kruvazörü, her defasında 1,500 mülteciyi taşıyacak şekilde donatıldı ve Yafa ile İskenderiye arasında düzenli olarak mekik dokuyor.”

1917 Nisan’ında Filistinli Yahudiler,Osmanlı hükümetinin soykırım tehdidiyle yüzyüze geldiler. Yafa’dan 8,000’e yakın Yahudi tehcir edildi, mallarına el konuldu, bir kısmı açlık, susuzluk ve hastalıktan öldü. Mim Kemal Öke bu tehcirden şöyle bahseder:

“Yahudi tehciri diye istismara yol açan olay ise 1917 Gazze zaferinden sonra ateş hattına giren Yafa’nın tahliye edilmesidir. Çünkü İngilizler başarısız olunca Yafa’yı uzaktan topçu ateşiyle bombalayacaklardı. Bu tehlike üzerine hükümet, “ahalinin eşyasını muhafaza altına almak, müzayakalarını tehvin etmek, nakden ianede bulunmak” gibi tedbirlerle IV. Orduya Yafa’yı boşaltma emrini vermiştir. Alınan tedbir sadece Musevileri değil tüm Yafa ahalisini kapsamıştır.”

Öke gibi İttihatçılar da, tehcirin halkın kendi güvenliği için yapıldığını iddia ediyordu. Ancak belgeleri tamam olan Müslüman ve Hristiyanların kentten tehcir edilmemesi iddiayı geçersiz kılıyordu. Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı adlı kitabında şunları yazıyordu:

“Kıtlık ve açlığı önlemek için Filistin Yahudilerini harbin sonuna kadar istihsal bölgesine yollamak ve orada oturtmak lazım geldi. […] Bir Yahudi tehciri ihtimali haber alınır alınmaz birbirleri ile boğuşan milletler bize karşı birleşiverdiler. Protestan, Katolik, Anglikan, Ortodoks, bütün Hıristiyanları birbirleriyle çarpıştıran ve 1914-1918 hamursuzunu Hıristiyan kanı ile yoğuran Yahudi bankerleri, bütün kiliseyi havra menfaati için camiye karşı çevirmeye muvaffak oldular. […] Cemal Paşa […] Reisleri çağırdı, dedi ki “İkiden biri: Ya sizi Ermenilere yapıldığı gibi tehcir ederim. Evlerinizi, bağlarınızı,bahçelerinizi bırakıp yaya olarak gidersiniz. Yahut evlerinize, bağlarınıza ve bahçelerinize sizden heyetleri bekçi yaparım ve emirlerine jandarma ve asker veririm. Bir portakala dokunanı idam ederim. Sizi de trenlerle yollarım. Ancak bu ikincisi olmak için yarın sabah bütün Viyana ve Berlin gazeteleri susmalıdır.” Yahudiler […] Karargah telgrafhanesine gittiler, iki satırla iki büyük şehri, ondan başka Londra’yı ve Paris’i susturdular. Gerçekten Yafa’yı boşaltıp burunları kanamaksızın Hama ve Humus’a gittiler ve geride Araplar onların bir portakallarını bile ağız tadıyla yiyemediler.”

Yishuv [Filistin’deki Yahudi Cemaati] yöneticilerinden Meir Dizengoff, 1931'de basılan “Recollections from the Past” kitabında, Cemal ve Enver Paşaların Filistin ziyaretinde “Siyonistler dikkatli olun! Bize karşı çıkarsanız size Ermenilere yaptığımızı yaparız” dediklerini yazdı. Birleşik Krallık yanlısı Yahudi NILI örgütü ortaya çıkarılınca, Dizengoff, Yişuv’un yaşadığı korkuyu şöyle anlatır:

"Ölüm ve toplu imha korkusu sardı bizi. Şimdi zincirler boşalacak ve Ermeniler gibi biz de katliam ve yok edilme ile karşı karşıya kalacaktık."

NILI üyesi Levi Yitzack Schneerson da 12 Ağustos 1916’da günlüğüne şu notu düşecekti:

“ABD elçiliğine gittim. Montgomery (sekreter) ile görüştüm. Oldukça hoş bir adam. Elçiliğin o güzel salonunda Ermeni kurbanlar için bağış yapanların kaydedildiği bir plaket gördüm. Yahudi isimleri çok belirgindi ve yaptıkları bağışların toplamı da oldukça yüksek bir meblağ idi. Bizim İsrailoğulları’nda Ermenilerin yardımına koşmayı tetikleyen gizli bir duyarlılık var. Filistin’deki Yahudilerin kaderi de Ermeniler gibi olmayacak mı?”

İngiliz Muhafazakar Parti üyesi Sir Mark Sykes, 28 Nisan 1917 tarihinde Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği mesajda

“Tel Aviv yağmalandı. Filistin'deki 10,000 Yahudi şimdi evsiz ve aşsız. Bütün Yishuv örgütü yok olmayla karşı karşıya. Cemal Ermeni politikalarının Yahudilere de uygulanacağını çok açık ilan etti.” diyecektir. 9 Mayıs 1917’de Reuters Haber Ajansı da, gazetelere şu haberi geçer:

“1 Nisan’da, İttifak Devletlerinin vatandaşları da dahil Tel Aviv’deki tüm Yahudilerin 48 saat içinde tehciri emri verildi. Bir hafta önce de, 300 Yahudi Kudüs’ten sürülmüştü. Cemal Paşa kaderlerinin Ermenilerinki gibi olacağını ilan ettiği 8,000 Tel Aviv sürgününün yanlarına kumanya almalarına izin verilmedi; tehcirden sonra evleri Bedevi çetelerce yağmalandı; yağmaya karşı koymaya çalışan iki Yemenli Yahudi herkese ibret olsun diye Tel Aviv girişinde asıldı ve Tel Aviv etrafındaki kum tepelerinde bazı Yahudiler ölü bulundu.”

“On April 1 an order was given to deport all the Jews from Tel-Aviv, including citizens of the Central Powers, within 48 hours. A week before, 300 Jews were expelled from Jerusalem; Jamal Pasha declared that their fate would be that of the Armenians; the 8,000 deportees from Tel Aviv were not allowed to take any provisions with them; and after the expulsion their houses were looted by Bedouin mobs; two Yemenite Jews who tried to oppose the looting were hung at the entrance to Tel Aviv so that all might see, and other Jews were found dead in the dunes around Tel Aviv.”

İskenderiye’deki ABD Konsolosu Garrels 3 Haziran 1917’de the New York Times’da da basılan raporunda da tehciri anlatır:

“Tehcir kararı esas olarak Yahudi nüfusa yönelikti. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan Yahudileri bile tehcir edildi. Belgeleri tamam olan Muhammediler ve Hıristiyanların kentte kalmalarına izin verildi. Belge almak için Yahudilerin yaptığı başvurular reddedildi. 1 Nisan’da kenti terk etmeleri için Yahudilere 48 saat tanındı. Yafa’dan Petach Tikvah’a araçla gitmek isteyen zengin Yahudiler, normal ücret olan 15-25 Frank yerine 100-200 Frank ödemek zorunda kaldı. Türk şoförler altın harici yapılan ödemeleri reddettiler, Türk parası kabul edenler de 100 para değerindeki banknotları 17,50 paraya eşit kabul ettiler. Bir hafta önce Kudüs’ten 300 Yahudi en zalim şekilde tehcir edildi. Cemal Paşa açıkça İngiliz kuvvetlerinin yaklaşmasından dolayı Yahudilerin duyduğu sevincin kursaklarında kalacağını, sonunda onların da Ermenilerin akibetine uğrayacağını ilan etti.

Cemal Paşa alaycı bir üslupla, Yafa’daki Yahudilerin kendi iyilikleri için kentten sürüldüklerini söyledi. […] Tehcir edilen 8,000 Yahudi’nin yanlarına eşya veya yiyecek almalarına izin verilmedi. Evleri daha ayrılmalarından önce yağmalandı ve soyuldu. Bir Bedevi ve Arap ordusu, akbabalar gibi eşekleriyle gelip, kıymetli malları ve ev eşyalarını alıp götürdüler.

Yahudi mahalleleri, otoritelerin gözetiminde tamamen yağmalandı. Yağmacılara direnme aptallığını gösterecek Yahudileri neyin beklediğini göstermek için, Yemenli iki Yahudi Tel Aviv’in Yahudi mahallesi girişine ibret olsun diye asıldı. Yafa’nın kuzeyindeki Yahudi yerleşim yerlerine giden yollar binlerce aç ve susuz Yahudiyle dolu. Çok güvenilir görgü tanıkları insanın kanını donduracak zalimlik ve gasp öyküleri iletiyor. Zengin Yahudilerin Tel Aviv civarındaki kum tepelerinde öldürülmüş halde bulundukları yönünde düzinelerce rapor mevcut. […]

Filistin’deki tüm Yahudileri bu kader bekliyor. Cemal Paşa kanlı katliam emri vermeyecek kadar kurnaz. Onun yöntemi halkı, kendi ifadesine göre “Allah tarafından gönderilen felaketler” olan açlık, susuzluk ve hastalıkla öldürmek.”

Haim Margaliot Kalvarisky, anılarında, Osmanlı'nın Yahudileri Doğu Anadolu'ya techir etmeyi planladığını; bazı üst rütbeli subaylarınsa “vatan haini Ermeniler'e” uygun bulunan muamelenin aynısının Yahudilere de yapılmasını önerdiklerini anlatır. Avusturya-Macaristan ve Alman elçilerinin bu plana bir itirazları yoktur. “Bunu Dizengoff'a anlattığımda, “Cemal Paşa’dan her şey beklenir” dedi. Onu sinirlendirmek zordur ancak sinirlendiği zaman merhametsizdir. Adam asmak onun için alelade bir konudur.”

Cemal Paşa ile görüşmek üzere bir heyetle 1917 Haziran’ında Şam’a görüşmeye geldiklerinde, Paşa oldukça sinirlidir. Kalvarisky’ye “Bu sefer sizin elinizi her zamanki gibi sıkamayacağım" der; “Onun yerine elimi Türklerin dostu olduğunu sürekli söyleyen sözde alim Aaronsohn'a uzatıyorum. Tam bir kara mizah! Mısır’daki General Allenby’nin karargahında casus olarak çalışan bir Türk dostu… Sizin dindaşlarınızdan herhangi birine bu tip işlerden sonra güvenmemiz mümkün mü? Size soruyorum, bay Kalvarisky!”

Kalvarisky bazı Yahudilerin, tıpkı bazı Araplar gibi, casusluk yapıyor olabileceğini, ancak herkesin Osmanlı’ya düşman olmadığını söyler. Olası bir Yahudi tehcirinin, Osmanlı’yı Avrupa ve Amerika'da zor durumda bırakacağını anlatır. Cemal Paşa bütün bunları asık bir suratla dinler ve sonra bağırarak cevap verir:

“Bay Kalvarisky, Tel Aviv'in boşaltılması sırasında bütün Avrupa'yı biza karşı kışkırtmaya çalıştınız zaten. Sizi uyarıyorum, eğer bir daha bizim işlerimizie burnunuzu sokarsanız, sizi Rosh Pina'nın ortasında astırırım." Cemal Paşa sözlerini şöyle bitirir: "Görüyorsunuz bay Kalvarisky, ben samimiyim ve kalbimde olanı söylüyorum.” [57]

Cemal Paşa tarafından iki kez emredilen Kudüs Yahudilerinin tehciri, uluslararası kınamadan korkan Almanya’nın baskısı üzerine gerçekleştirilemedi. 78 Auron, o zaman da gazetelere yansıyan Kudüs’e yaklaşan İngiliz ordularının kanıtları bulacakları endişesine kapılan Cemal Paşa’nın kırım emrini veremediğini belirtmektedir. 16 Kasım 1917'de General Allenby Yafa'ya girdi ve kutsal topraklarda Osmanlı hakimiyetine son verdi.

İslamcı, gerekse ulusalcı basın tarafından “II. Abdülhamid’i İsrail’i kurmak için Yahudiler tahttan indirdi” teorisinin bir uzantısı olarak , “Yahudiler ve onların uzantısı olan Dönmeler tarafından yönetildiği” sürekli iddia edilen İttihat ve Terakki Cemiyeti, nedense Yahudilerin Filistin’den toprak almasını yasaklıyor, Filistine Yahudilerin göçünü ve Osmanlı vatandaşlığı almalarını engelliyor, 1915’de 7,000 Yahudi’nin Mısır’a kaçmasına sebep oluyor, 1917’de Yafa’dan 8,000 Yahudi’yi sürüyor ve neredeyse bir soykırım yapıyordu.

Yani, İsrail’e bir Yahudi devletinin kurulması için Abdülhamid’i devirmekten kaçınmayan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Siyonist emellere hizmet ederken kendisine oldukça tuhaf bir yol seçiyordu.

Reply · Report Post