Büyüklere Masallar: Pax Ottomana

“Türk Musevilerinin ilginç bir tarihi vardır. Bu topraklar onlara daima kucak açıp koruyucu olmuştur. “Pax Ottomana” bu koruma ve birlikte barış içinde yaşama kültürünü geliştirmiştir. ”

—Serdar Turgut [1]

Türkiye’de, neredeyse tüm kesimler, Yahudilerin Osmanlı idaresinde ciddi bir ayrımcılık veya kötü muameleye maruz kalmadığını iddiasındadırlar. Bu inancın, Osmanlı’nın 1492-1508 arası İberya’dan kovulan Yahudileri kabul etmesi gibi tarihsel nedenleri vardır.

“Ne İslam tarihinde, ne de Türkiye’de “antisemitizm” yoktur. Osmanlı, İspanya’dan kovulan Yahudilere kucak açmadı mı?” [2]

“Türkiye’de antisemitizmin geleneği yok. […] 1948’den sonraki de İsrail politikalarının sorgulanmasından ibarettir.” [3]

“Türk Yahudilerinin 500 yıllık tarihi, sadece onlar değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu için de parlaktır.” [4]

“Türklere antisemit damgasını yapıştırmak isteyenler boşuna uğraşmasınlar. […] Osmanlı tarihinde Avrupa’dan kaçan Yahudilere hep kucak açılmış.” [5]

“Türkiye`de Yahudi düşmanlığı yok. Dün de yoktu bugün de yok; yarın da olmayacak.” [6]

Gerçekten de, Hıristiyan coğrafyasıyla karşılaştırıldığında, Yahudiler Osmanlı idaresi altında daha rahat yaşamışlardır. Yine de, zımmi sisteminde Yahudiler en düşük statüdeydiler: 18. yüzyılda tüm sosyal sınıflar Şam'da bir festivale önem sırasıyla davet edilirken, Yahudiler sadece köylü ve fahişelerin önünde yer alıyorlardı. [7] 1839 yılında, Osmanlı vatandaşları için eşitlik ilan edildiğinde, Müslümanların ardından ikinci sırada gelen Rumlar “Devlet bizi Yahudilerle aynı yere koydu.” diye itiraz etmişlerdi. [8] Prof. Bernard Lewis, Osmanlıların Yahudiler hakkında olumsuz önyargılarının Batı’daki gibi nefretten çok, küçümsemeden kaynaklandığını ve —en azından 19. yüzyıla kadar— “bütün günahların suçlusu” olarak görülmeklerini yazar. [8] George Gruen de 20. yüzyılda Arap dünyasında Yahudilere karşı düşmanlığın şiddetlenmesinin sebeplerinden biri olarak, Osmanlı sonrası Ortadoğu’da geleneksel toplum dokusunun yokolmasını gösterir. [9] Ancak bütün bunlar Yahudiler’in Osmanlı idaresi altında baskı, ayrımcılık veya kötü muameleye maruz kalmadıkları anlamına gelmez. Ortadoğu tarihi profesörü Mark R. Cohen, bilimsel veriler ışığında “pax Ottomana” diye adlandırılan “ütopik huzur ve mutluluk tablosu”nun nesnel olmadığını belirtir. [10, 11]

Osmanlı, Hıristiyan dünyasında yok edilmek istenen Yahudilere kol kanat gerdi. Avrupa’da 1348-50 arasında zirveye ulaşan ve 25 milyon kişinin ölümüne sebep olan kara vebanın, Hıristiyanlığı yok etmek amacı güden sinsi bir Yahudi komplosu olduğu söylentileri yayılınca, Yahudiler toplu halde katledilmeye başlandı. [10] 1376 yılında, Macaristan’da şiddetlenen baskılara dayanamayan Yahudiler, güney Yunanistan’a ve Sultan I. Murat döneminde Osmanlı rumeline sığındılar. 1394’te ise Fransa Kralı VI. Charles, Denis Machuit adlı eski bir Musevinin tekrar dinine dönmesini bahane ederek, Fransa’daki Yahudileri 3 Kasım 1394’te ülkeden sürdü. Bu Yahudilerin de bir kısmı da Sultan I. (Yıldırım) Bayezid döneminde Osmanlı topraklarına sığındı. Yahudiler 17. yüzyıla kadar Fransa’ya kabul edilmediler. [10]

Rav Michael Balbo’nun topladığı mektup ve belgelere göre, İstanbul’u fethinden önce, Osmanlı İmparstorluğunda Yahudi çocuklar da Hıristiyanlar gibi kılıç zoruyla devşirilmişti. [12] Devşirme sistemi daha sonra sadece Hıristiyan çocuklarla sınırlı tutulacaktı. Zımmi ailelerin, çocuklarına daha parlak bir gelecek sağlayacağı inancıyla devşirme sistemini benimsedikleri savı kendi içinde tutarsızdır: İslam’ı kabul etmenin “cizye ödememek” gibi maddi ve “itilip kakılmamak” gibi manevi avantajlarına rağmen Hıristiyan veya Yahudi kalmayı seçen aileler için devşirme sistemi, hem çocuklarından ayrıldıkları, hem de çocukları reddettikleri bir dinin mensubu olarak yetiştirildiği için bir zulümdü. Nitekim Yanya, Galata, Mora, Sakız adası gibi pek çok bölge, Osmanlı’ya teslim olmanın şartı olarak bu sistemden muaf tutulmayı talep etti. [12] 1565’de Arnavutluk ve Yunanistan’ın Epirus bölgesinde halk bu sebeple isyan etti, çocuklarının devşirilmesine karşı koyanların derhal evlerinin kapısında asılmalarını emreden 1601 fermanı bu sebeple yazıldı, hatta Naousa’da 1705’de çıkan isyanda Silahdar Ahmed Çelebi de bu sebeple öldürüldü. [13]


1453’te İstanbul fethedildi. Tarihçi Mihail Dukas, Aya Sofya’nın talan edilişini, kadın, çocuk ve malların ganimet olarak yağmalanışını, köle olarak faydasız yaşlıların ve yenidoğanların katledildişini, asillerin tamamının başının kesilişini görgü tanıklarına dayanarak anlatırken, Gökçeadalı (Imbros) Kritobulus da, sadece kaçmaya çalışanların değil, evde yakalananların ve kiliselere sığınanların da kılıçtan geçirildiğini, kaydeder. [14] Osmanlı tarihçisi Mehmet Neşrî de, padişahın emriyle erkeklerin kılıçtan geçirilerek katledildiğini, evlerin yağmalandığını, kadın ve çocukların esir alındığını, esirlerin boyunlarında demir halkalar geçirilip zincirlendiklerini anlatır. [15] Sultan II. (Fatih) Mehmet, Esbal (İnal) Şah'a gönderdiği fetihnâmede kendi ağzından bu kıyımı anlatır “Ad ve Semud kavmi gibi helak edildiler. Azab melekleri onları aldı ve cehenneme doldurdu. […] Geri kalanlar esir edildi. Hazinelerine el konuldu. Altın ve defineleri yerlerinden çıkarıldı. […] Maddi ve manevi pislikler içinde olanlara karşı zaferi elde edince kiliseleri papazlardan temizledik. Oralardan çanı da, haçı da çıkarıp attık.” [16] Mekke-i mükerreme Şerifine gönderilen fetihnâmede de “[Mücahitler] evlerini yıktılar, haçlarını kırdılar, mallarını ve hazinelerini ele geçirdiler, çocukları ve zürriyetleri esir edildi. Mabetleri […] rahiplerin pisliğinden, Hıristiyanlığın necasetinden temizlendi. Böylece zalim milletin sonu kesildi.[…] Kılıç artıkların[…]a senelik cizye kestik.” denmekteydi. [17] Rav Michael Balbo, Rav Ephraim bin Gerşon ve Rav Şalom Anabi de fetih sırasında Bizanslı Yahudilerin (Romanyotlar) maruz kaldığı kıyım ve yağmayı anlatırlar. [14] Bu sebeple, Romanyotlarda Fatih ve Osmanlı karşıtı güçlü bir husumet oluşmuştu. [14, 18]

II. Mehmet fetih sonrası, Anadolu ve Rumeli’nden 5,000 aileyi İstanbul’a getirtti. Galante, bunun sürgün değil, davete icap olduğunu söyler: Fatih, Anadolu Yahudi Cemaatlerini “Tanrı bana birçok ülke bahşetti ve hizmetkarı İbrahim ile Yakup'un sülalesine sahip çıkmamı, kendilerine yiyecek vermemi ve onları himayeme almamı bana emretti. Aranızdan kim, Tanrının yardımıyla İstanbul'a, başkente gelip yerleşmeyi, incirin ve bağın gölgesinde huzur içinde yaşamayı, serbest ticaret yapıp mal mülk sahibi olmayı arzular?” sözleriyle kente davet etmektedir. [19] Ancak, dönemin tarihçileri buna katılmazlar, çünkü Eylül 1453’e kadar göç emrine uymayanların, idam edilecekti. [14, 18, 20] Mora’dan getirilen 2,000 Yunanlı aile şehre yerleştirildi. [21] Anadolu ve Rumeli’den yaklaşık 30 Romanyot cemaati de, padişah fermanıyla İstanbul’a getirildi. [22] 1456’da da Edirne’deki Karait Yahudiler İstanbul’a taşındı. [18] 1477 yılında, kentte nüfusun ’ini oluşturan 1,647 hane Yahudi vardı. [8]

Zorunlu göç (“sürgün”), Romanyotlarca bir ceza olarak algılanıyordu, [18, 20] 1469’daki bir vaazında da Gişon, sürgünün köleleştirme olduğunu söyler. [14] Yahudilerin yerleştirildikleri Balat, Hasköy, Galata gibi semtlerden taşınmaları yasaktı. Sürgünler meslek değiştiremiyor, Subaşı’nın izni olmadan İstanbul’dan ayrılamıyor ve sürgün olmayanlarla evlenemiyorlardı. [14, 18, 20] Bu statü, 17. yüzyıla kadar sürgünlerin çocuklarına da miras kaldı. İzin alarak başka bir kente giden sürgünler; hem İstanbul’da hem de gittikleri yerde vergi ödüyorlardı. Romanyotların vergilerinden mesul tutulan Cemaat de İstanbul’dan ayrılmamaları sürgünlere için baskı yapıyordu. Geşon’a göre, o dönemde Hıristiyan veya Müslüman idaresi altında yaşamak arasında fark yoktu. [14]

Şeyülislam Molla Hüsrev 1460’da zımmiliğin esaslarını fetvalaştırdı. [23] Zımmi statüsünde olan her özgür erkek cizye ödemekle yükümlüydü. [7, 8, 24] Körlük, çolaklık ve ihtiyarlık ödemenin tecilini gerektirir, ancak borcu ortadan kaldırmazdı. Cizye pazarlık edilemez ve ancak ölüm veya İslam’a dönüşle ortadan kalkardı. Tevbe Suresi’nin 29. ayetinde emredildiği gibi cizye, zımmiler aşağılanarak alınır ve aracı ile ödenemezdi. Ayakta bekleyen zımmi, memur onu elbisesinden sarsarak “Cizyeni öde ey zımmi” veya “Cizyeni öde ey Allah’ın düşmanı Yahudi” dedikten sonra cizyesini öderdi. Bazen cizye ödenirken zımminin ensesine de vurulurdu. [23] Zımmi silah taşıyamaz, at veya deve sırtında seyahat edemez, Müslümana karşı kanıt sunamaz ve tanıklık edemezdi. [23-26] Müslümanların olduğu yerlerde hayvan sırtında olamazdı. Zımmilere yeşil elbise ve beyaz sarık yasaktı, ibrişim takarlar, ipek kemer [zünnar] kulanamazlardı. Yahudi, bir Müslümandan daha iyi giyinemezdi; o sebeple tülbent, ferace için atlas, kemha, ipek ve kürk onlara yasaktı. Yahudiler siyah ayakkabı giymek zorundaydı. [7, 8, 24] Zımmilerin evleri işaretlenir; hadis gereği Arap topraklarında mü'minûn ile birlikte yaşayamazlardı, ancak diğer yerlerde buna izin verilirdi. Zımmiler ancak izin verilen yoldan geçebilir, kadınları da sadece izin verilen hamamları kullanabilirdi. Halk içinde şarkı, dans ve ağıt yakmak yasaktı. Darülislam’da yeni sinagog, kilise veya Zerdüşt tapınağı yapılamaz, ancak yıkılanın yerine özel izinle yenisi yapılabilirdi.

Yine de, Sultan II. Mehmet İstanbul’daki Yahudilere kol kanat gerdi, 1470’de Bayvera Kralı X. Ludwig’in emriyle Mainz Episkoposluğu bölgesinden sürülen Yahudileri ülkeye kabul etti [19], cemaati kan iftiralarına karşı korudu. Bu sayede Yahudiler gelişme ve zenginleşme şansı yakaladı. [14] Ancak bu durum II. Bayezid döneminde (1481-1512) değişti.

Grenada’nın (Gırnata) düşmesinden sonra kurulan İspanya Engizisyon Mahkemesinin başına Dominikan mezhebinden Tomás de Torquemada getirildi. Torquemada, Katolik olmayan tebaanın İspanya’dan atılması konusunda Castilla Kraliçesi I. Isabella’yı ikna edemediyse de, kocası Aragon Kralı II. Ferdando’ya bu fikri kabul ettirdi. 1 Mayıs 1492’de “Erkek ve kadın her yaştan Yahudiler, oğulları ve kızlarıyla, Yahudi hizmetkarları ve akrabalarıyla birlikte Temmuz sonuna kadar krallıklarımızı terk edeceklerdir. […] Burada kalanlar veya geri dönenler ölüme mahkum edileceklerdir.” diyen “Elhamra fermanı” yayınlandı. Yahudilere ait tüm gayrimenkullar Katolik Kilisesine devredildi. Yahudiler kıymetli mal ve ziynet eşyalarını götüremeyecekler, ancak bunları 31 Temmuz 1492’ye kadar satabileceklerdi. [27] İberya topraklarında 1,500 yıldır yaşayan Yahudilerin bir kısmı, ülkede kalabilmek için Hıristiyanlığa geçtilerse de, bunlar (marranos) da Engizisyon takibinden kurtulamadılar. Yaklaşık 100,000 Yahudi, İspanya’yı terk etti. [28] Bunların üçte ikisi Portekiz’e, kalanlar Navarre, Provence, Hollanda ve Osmanlı topraklarına sığındılar. 1412’de Aragon Krallığı’na bağlanan Sicilya yaşayan 37,000 Yahudi de, 12 Ocak 1493’te adadan sürüldü. [29] 31 Mart 1992’de İspanya Kralı I. Juan Carlos de Borbón y Borbón-Dos Sicilias, Madrid’in tek sinagogu olan Beth Yaakov’da bu sürgün için İspanyol halkı adına özür diledi. [30]

1495 yılında Yahudileri himaye eden Kral II João ölünce, Portekiz tahtına I. Manuel geçti. Yeni kral, II. Fernando ve I. Isabella’nın kızı Prenses Isabella Infante ile evlenmek isteyince, Katolik Kilisesi bu evliliği onaylamak için Yahudilerin Portekiz’den kovulmalarını şart koştu. 5 Aralık 1496’da yayınlanan ferman, Hıristiyanlığı kabul etmeyen Yahudilerin 31 Ekim 1497’ye kadar ülkeyi terk etmelerini emrediyordu. Ancak Yahudiler ülke nüfusunun ’ini oluşturuyordu ve ekonomi için önemliydiler. O sebeple, 1497 başında tüm Yahudi çocukları zorla vaftiz edildi. Yine de Hıristiyan olmayı reddeden ailelerin çocukları Hıristiyan ailelere dağıtıldı. Ülkeyi sadece kralın gösterdiği gemilerle terk etmelerine izin verilen Yahudilerin bir kısmı, limanlarda kamp kuran devlet görevlileri tarafından bazen zorla, bazen ikna yoluyla Hıristiyanlığa döndürüldü. Mart 1497’de ülkede kalan Yahudiler zorla vaftiz edildiler. I. Manuel, “yeni Hıristiyanların” Engizisyon tarafından 30 yıl boyunca inançlarından dolayı yargılanmamaları için bir ferman yayınladı. [27] Portekiz’den sürülen Yahudiler, Hollanda, Napoli, Osmanlı, Cenova ve Fas’a sığındılar. [29] 16 Mayıs 1992'de Portekiz Cumhurbaşkanı Mário Alberto Nobre Lopes Soares, halkı adına Yahudilerden özür diledi. 8 Ağustos 2008’de Portekiz Adalet Bakanı José Eduardo Vera Jardim, “Yahudilerin zorla göç ettirilmesi Portekiz tarihinin en kara lekelerinen biridir.” diyerek, bu özrü tekrarladı. [30]

Sultan II. Bayezid, bir yandan 1492-1508 arasında İberya’dan sürgün edilen 20,000 Yahudi’yi [31] Osmanlı topraklarına kabul ederken, diğer yandan da Romanyotları ihtida ve dini baskılar ile baskı altında tuttu. Belki de bu sebeple, Eliyah Kapsali gibi 16. yüzyıl Yahudi yazarları, bu dönemin baskılarını da görmezden geldiler. [14] 1523’de yazdığı Seder Eliyah Zuta adlı eserinde, Romanyotları Fatih’in davetiyle İstanbul’a gönüllü göç etmiş gibi göstermeyi yeğleyen Kapsali, Sultan I. (Yavuz) Selim’i överken, II. Bayezid dönemine de değinir: “Saltanatının 3. gününde Sultan Selim, babası 2. Bayezid’in dindarlığı sebebiyle kapattığı sinagogların açılmasına izin verdi. Türkler tarafından istekleri dışı dini değiştirilenlere Museviliğe dönüş izni verdi.” Yavuz da 1517’de Mısır Yahudilerinin yarısını İstanbul’a sürgün etmişti.

1517’de çoğu Kudüs, Nablus, El Halil (Hebron), Gazze ve Safed (Tzfat) kentlerinde olmak üzere, Filistin’de 1,000 Yahudi aile vardı. Kanuni, çöp yığınlarından temizletilip gülsuyu ile yıkatarak Batı Duvarını yeniden ibadete açtı, sürgünler dışındaki Yahudilerin de Filistin’e göçünü teşvik etti. Sultan 1566’da öldüğünde, çoğu Safed’de olmak üzere, Filistin’de 10,000 Yahudi aile vardı. Safed bir tekstil, el sanatları ve ilim merkezi haline geldi. 1537 yılında Papalık Devleti kontrolüne giren Apulia (Puglia) bölgesinden sürülen Yahudiler, Osmanlı topraklarına sığındı. [19]

1540-41’de V. Charles’ın giysilerine sarı işaret dikmek veya kenti terk etmek arasında seçim yapmaya zorladığı Napolili Yahudilerin çoğu Osmanlı topraklarına, bir kısmı da Ancora ve Ferrara’ya göç etti.[32] 1542'de Prag’daki yangınları çıkarmak ve Türkler hesabına casusluk yapmakla suçlanan Bohemyalı Yahudiler, Bohemya Diet’inin kararı ve V. Charles’in kardeşi Bohemya Kralı Ferdinand’ın onayıyla sürgün edildiler. Yahudiler Polonya ve Osmanlı’ya sığındılar. [32] Bu göçlerle gelen Yahudiler ağırlıkla Edirne, İstanbul, Selanik ve Safed’e yerleştirildiler. [19] Yahudilerin Osmanlı’da geçirdikleri bu en iyi dönemde bile, sıkıntılar yaşanıyordu: Sultan I. (Kanuni) Süleyman döneminde (1520-1566) de sürgünler yaşandı: İberya Yahudilerinin varlıklıları Selanik’e yerleştirilmişti. 1523’de bunların bir kısmı Rodos’a sürgün edildi. 1524’de Mısır Valisi Ahmet Paşa, Kahire’deki Yahudileri kıyımla tehdit edince, cemaatin bir kısmı Cenova’ya göç etti. Meir Saragos, 1526’da Buda’nın fethinden sonra, kentteki Yahudilerin Istanbul, Sofya, Kavalla, Edirne ve Safed’e göç ettirildiklerini anlatır. [14]



Kaynakça

[1] Serdar Turgut. Siyasi ve sıkıcı düşünceler. Akşam. 15 Ocak 2009. http://www.aksam.com.tr/2009/01/15/yazar/187/serdar_turgut/siyasi_ve_sikici_dusunceler.html
[2] Şahin, Davut. Anti/Semitizm (Yahudi düşmanlığı). Yeni Asya. 10 Ocak 2007. http://www.yeniasya.com.tr/2007/01/10/yazarlar/dsahin.htm
[3] Karagül, İbrahim. Halkımız antisemitizmin adını bile bilmiyor. [In Necromancer. Anti-semitizm mi, İslam düşmanlığı mı? turkeyforum.com. 2 Ağustos 2006. http://www.turkeyforum.com/satforum/showthread.php?t=215540]
[4] Akyol, Mustafa. Türkiye’deki antisemitizm üzerine düşünceler... Şalom. 6 Mayıs 2009. http://www.salom.com.tr/news/detail/11694-Turkiyedeki-antisemitizm-uzerine-dusunceler.aspx
[5] Kul, İsmail. Boşuna uğraşmayın, Bizi antisemit yapamazsınız. Zaman. 2 Şubat 2009. http://www.eurozaman.com/euro/yazarDetay.do?haberno=47695
[6] Dumanlı, Ekrem. Yahudi düşmanlığı mı? Zaman. 10 Şubat 2009. http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=813498&title=yahudi-dusmanligi-mi
[7] Gerber, Jane S. Anti-Semitism and the Muslim World. [In Berger, David (ed). History and Hate: The Dimensions of Anti-Semitism. Jewish Publications Society. 152 sayfa, 31 Ağustos 1997. ISBN-13: 978-0827606364].
[8] Lewis, Bernard. The Jews of Islam. Princeton: Princeton University Press. 264 sayfa, 25 Aralık 2007. ISBN-13: 978-0415440929
[9] Gruen, George E. The Other Refugees: Jews of the Arab World. The Jerusalem Letter. 1 Haziran 1988.
[10] Cohen, Mark. Under Crescent and Cross: The Jews in the Middle Ages. Princeton University Press. 1995. ISBN 0-691-01082-X
[11] Cohen, Mark. The Oxford Handbook of Jewish Studies. Oxford University Pres. 2002. ISBN 0-199-28032-0
[12] Vryonis Jr, Speros. Seljuk Gulams and Ottoman Devshirmes, Der Islam, 41: 245-247, 1965.
[13] Papoulia, Vasiliki. The Impact of Devshirme on Greek Society [In Kiraly, Bela K. [ed] War and Society in East Central Europe, 1982, Vol. II, pp. 554-555.
[14] Hacker, Joseph R. The Sürgün System and Jewish Society in the Ottoman Empire. [In Rodrigue, Aron [ed]. Ottoman and Turkish Jewry, Community and Leadership. Indiana University Press, Mart 1992. ISBN-13: 978-1878318039]
[15] Neşri, Mehmet. [Ed: Köymen, Mehmet Altay] Neşri Tarihi (Kitab-ı Cihannüma). Cilt II. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. 421 sayfa, 1987.
[16] Toptaş, Mahmut. Fetihnâme (4). Milli Gazete. 30 Mayıs 2002. http://www.muslumangenc.com/kitaplar/oku/0/4den/toptas/fatihinfatihnamesi.htm
[17] Toptaş, Mahmut. Fatih’in Fetihnamesi 3. Milli Gazete.2 Haziran 2009. http://www.milligazete.com.tr/makale/fatihin-fetihnamesi-3-128103.htm
[18] Hacker, Joseph R. Ottoman Policy Toward the Jews and Jewish Attitudes toward the Ottomans during the Fifteenth Century. [In Braude, Benjamin; Lewis, Bernard [eds]. Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society. Vol. 1 Central Lands. London and New York: Holmes & Meier Publishers, 1982. ISBN-13: 978-0841911383]
[19] Galante, Abraham. Histoire des Juifs d’Istanbul. Vol. 1. İstanbul: İsis, 1987.
[20] Epstein, Mark Alan. The Ottoman Jewish Communities and their Role in the Fifteenth and Sixteenth Centuries. Freiburg: Klaus Schwartz Verlag. 310 sayfa, 1980. ISBN: 3879970777
[21] Doukas. Decline and fall of Byzantium to the Ottoman Turks. [Magoulias, Harry J. [çev]. Historia Turco-Byzantina] Detroit: Wayne State University Press. 346 sayfa, 1975. ISBN: 814315402
[22] Vryonis Jr, Speros. A Critical Analysis of Stanford J. Shaw’s, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey. Volume 1. Empire of the Gazis: The Rise and Decline of the Ottoman Empire, 1280-1808, Balkan Studies, 24:616-618. 1983.
[23] Ye’or, Bat; Maisel, David. The Dhimmi: Jews & Christians Under Islam. Fairleigh Dickinson University Press. 444 sayfa, Nisan 1985. ISBN-13: 978-0838632628
[24] Ottoman Rule. Jewish Virtual Library. Erişim Tarihi: 7 Kasım 2009. http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/Ottoman.html
[25] Schacht, Joseph. An Introduction to Islamic Law. Oxford: Oxford University Press. 312 sayfa, 27 Ekim 1983. ISBN-13: 978-0198254737
[26] Fattal, Antoine. Le Statut Legal de Non-Musulmans en Pays' d'Islam. Beyrut: Institut de Lettres Orientales de Beyrouth. 394 sayfa, 1958. OCLC: 1893269
[27] Lindo, Elias Hiam. The History of the Jews of Spain and Portugal. Londra: Longman, Brown, Green & Longmans, 1848. http://books.google.com/books?id=55g2AAAAMAAJ&printsec=frontcover&hl=tr&source=gbs_v2_summary_r&cad=0#v=onepage&q=&f=false
[28] Halsall, Paul [Editör]. Jewish History Sourcebook: The Expulsion from Spain, 1492 CE. 10 Aralık 2006. http://www.fordham.edu/halsall/jewish/1492-jews-spain1.html
[29] Finn, James. Sephardim, or the history of the Jews in Spain and Portugal. Londra: J. G. F. & J. Rivington, 1841. http://books.google.com/books?id=4DaMwnf9Ux4C&printsec=frontcover&hl=tr&source=gbs_v2_summary_r&cad=0#v=onepage&q=&f=false
[30] Mulligan, Hugh A. Better Late Than Never--Sephardic Jews Savor Spain's Apology - Religion: 500 years after their ancestors were exiled, community welcomes gesture of reconciliation. The Los Angeles Times. 17 Mayıs 1992.http://articles.latimes.com/1992-05-17/news/mn-190_1_sephardic-jews
[31] Kamen, Henry. The Mediterranean and the Expulsion of Spanish Jews in 1492. Past and Present Society, 119:30-55, Mayıs 1988.
[32] Graetz, Heinrich. History Of The Jews. Vol.3. Bibliobazaar. 684 sayfa, 25 Eylül 2009. ISBN-13: 978-1113765345

Reply · Report Post