Dünkü yazıma gelen, meselenin cahili olduğumu öne sürecek kadar eğlendirici olan tepkilere yanıt: Meselenin cahili olmayan pek çok kişinin okuduğu eserlerden Taner Akçam'ın "Ermeni meselesi hallolunmuştur"da 1915'in esas amacı şöyle tanımlanır: "Eldeki tüm Osmanlı kaynaklarının bize gösterdiği gerçek şudur: İttihat ve Terakki, uygulanmasına I. Dünya Savaşı'ndan önce Ege Bölgesi'nden başlamak üzere Anadolu'nun, kendi ifadeleri ile "gayri Türk unsurlardan arındırılması" doğrultusunda bir plana sahip olmuş ve savaş yıllarında bu planı tüm Anadolu sathına yayarak hayata geçirmiştir (...) Etnik Türk unsurunu merkeze alarak, bir nüfus ve iskan politikası olarak hayata geçirilen bu politikaların iki önemli ayağından söz etmek mümkündür: Birincisi devlet varlığı için ciddi bir tehdit telakki edilen gayrimüslimlerin Anadolu'dan tasfiyesi, ikincisi Türk olmayan Müslüman toplulukların kültürel asimilasyonları." (s. 37)

İttihat ve Terakki salt 'dinci' saiklerle hareket ediyor olsaydı, gayrimüslimlerin tasfiyesi yeterli olurdu. Ama dağların ve taşların bildiği ama anlaşılan bazı tivitırcıların bilmediği üzere Talat Paşa başta olmak üzere İT'ciler laiktir ve hatta Taşnak biraz da bu sebepten dolayı dönemin İslâmcılarına nispetle İT'ci paşaları daha güvenilir bulmuştur.

Anadolu'yu İslâm yurdu yapan özellik üç semavi dinin de birarada olmasıyken, Türk yurdu yapan özellik tek dinin ve dilin hakim kılınmasıydı. Tehcir zamanında da devam eden göçmenleri iskan politikasında özellikle Kürtlerin nereye yerleştirileceği hususuna çok dikkat edilmiştir. Aşağıda 6 Mayıs 1916 tarihli Dahiliye Nezareti'nden Urfa Mutasarrıflığı'na gönderilen ve Kürtlerin nerelere yerleştirilmesi ve nedenleri hk. şifreli telgrafın bir kısmını bulacaksınız:

"Kürdlere aşiret hayatını, ahlâk ve âdetlerini terk ettirmek ve kendilerini temsil ile faydalı bir hale koymak için bunları Anadolu'nun içerlerinde ve Türkler arasında dağınık olarak iskan etmek zaruri olduğundan ..." diye devam eden telgraf nerelere yerleştirilmeleri gerektiğini açıklar. Merak edenler aynı kitabın 52. sayfasına bakabilirler. Taner Akçam'ı taraflı bulanlar, daha 'tarafsız' (!) bir tarihçimiz olan Murat Bardakçı'nın yayınladığı "Talat Paşa'nın Evrakı Metrukesi"nde iskan politikalarıyla ilgili rakamlara ve özellikle de Bardakçı'nın gözden kaçırmak istediği satır aralarına bakabilirler.

Hülasa, 1915 hayata İslâmî değil, laik ve dolayısıyla milliyetçi (sadece din değil, aynı zamanda etnik anlamda milliyetçi) bir pencereden bakan ve toplumu da buna göre şekillendirmek isteyen bir grubun başlattığı ve ne yazık ki kendini İslâm kılığına da soktuğundan Müslüman halk arasında da destekçi ve taraftar bulduğu bir zulüm hareketiydi. Can, mal ve namus hakları kadın, çocuk, ihtiyar demeden ihlal edildi. Cumhuriyet de İttihatçı zihniyetin mirasını bir adım öteye taşıdı. 1915 karşısında susmamızı isteyenler aslında 'Cumhuriyetin kazanımlarının' da tahkim edilmesine alet olmamızı istiyor. Bu minvalde yazıdaki tezimin hâlâ arkasındayım, 1915'i aynı zamanda bir 'İslâmsızlaştırma hamlesi' olarak okuyorum.

İskilipli Atıf Hoca'nın torunu Ahmet Faruk İmal'ın sözleriyle bitireyim: "Eğer 1915'i tartışabilseydik, İstiklal Mahkemeleri olmazdı. İstiklâl Mahkemeleri'ni tartışabilseydik Yassıada, 12 Eylül, 28 Şubat gibi süreçleri yaşamazdık. Çünkü zalimin hesap verebildiği görülürdü. Yanına kalmayacağı görülürdü."

Reply · Report Post